25 Kasım 2015 Çarşamba

Zeynep Şentürk - Bir Adım Sonrası Ayrılık - [YORUM]


Yayınevi: Dokuz Yayınları
Türü: Romantik,dram


YORUM

Herkese merhabalarrrr

İşler - güçler, aile derken blog biraz geri planda kaldı ister istemez. Uzun bir aradan sonra ikinci açılışı Zeynep Şentürk'ün kaleminden Bir Adım Sonrası Ayrılık ile yapıyorum. Kitabı Tüyap Fuarının ikinci haftasına yetişti ve imzamı da kaptım kendisinden :) 

Amerikalı bir aktör, kalbini çalan gamzeli bir türk kızı. Tesadüf bu ya kaderlerinin bir köşesine eş ruhlar oldukları yazılmış. O kader dedikleri dokuma tezgahı yazgılarını ince ince dokumuş. Kah güldürmüş, kah üzmüş. Değişik bir love story olmuş onlarınkisi.
Hikayenin geneline inanılmaz bir şekilde masalsı bir romantizm ve duygusallık hakim. Gamze ve Daniel bir anda birbirlerinin yörüngesine oturmuş gezegen ve uydusuydu sanki. Bir anda gelen aşk. Sanki hep bunu bekliyorlarmış gibiydiler.

Gamze bir hostes, gülünce yüzünde güller açan, gamzeleriyle Daniel’i kendine delicesine aşık eden kadın. Güçlü ve inatçı bir kişiliğe sahip. 

Daniel ise...
Alışmışız erkek milletinin haşinine,duygularının sığlığına  ya da yansıtmamasına. Bu anlamda ana karakterimizi, anlatıcımız Daniel'i biraz garipsemedim değil. Daniel bildiğimiz ya da dışardan gördüğümüz pırıltılı dünya starları gibi değil. Kibirsiz, zaman zaman kendine güvensiz. İçe dönük, duygusal ve biraz da melankolik sanırım.Bir erkeğin bu derece duygusal olmasını aklım kabullenmekte zorlanıyor ama sevgili yazarımız yapmış işte.  Böyle bir karakteri pişirip bir de bundan tadın bakalım demiş. :)

Daniel'a ve kitaba komedi unsuru katan Jamie'ydi kanımca. O da kim derseniz, Daniel’in en iyi arkadaşı. Onların  bir araya gelmesi, sürekli didişmeleri demek ve bu oldukça komikti. Bilirsiniz erkeklerde ayrı bir kanka durumu vardır. İkisi arasındaki diyaloglarda bunu gayet hissediyorsunuz. (Zeynep, lütfen Jamie’nin hikayesini de yaz :) )
Ana hikayeye dönersek kader demiştik en başından, kader işte her zaman istediğini vermiyor insana. İyisini seve seve kabullenirken, kötüsünde kapı dışarı edemiyorsun. Romanda anlatılmak istenenlerden biri de buydu sanırım. Gamze ben olsaydım yaptığı seçimi tercih edebilir miydim bilmiyorum. Bencillik miydi, fedakarlık mıydı buna karar vermek okuyucunun ruh haline göre değişir.
Kitabın adıyla, kapağındaki mutlu sonlar romanlara özgü diyor yazar ve sona dair ilk ipucunu veriyor. Dikkate almaksızın başladığım okumada özellikle sonlarına doğru duygusallık had safhaya ulaşıyor. Okurken gözlerimin dolduğunu, boğazıma sert bir yumru oturduğunu söyleyebilirim. 
Zeynep’in ilk kitabı, göze çarpan ufak tefek birkaç sıkıntısı -redakte ve yazım anlamında (bu aralar zamirlere biraz fazla takıyorum sanırım)- var ama o duygu yoğunluğunu hissettirmesine engel olmuyor. Bu anlamda kitabı beğendim. Unutmadan kapağı da çok hoştu :)

Bence bir yazar olarak kendini daha çok geliştirecek, çok daha güzel eserlerle karşımıza çıkacak potansiyele sahip. Yolun açık olsun sevgili Zeynep :)

ARKA KAPAK

Zengin de olabilirsiniz, fakir de. Güzel de olabilirsiniz çirkin de. Ama aşk tüm bunların dışındadır. Bir anda gelir, bir tesadüfle... Bazen yolda gördüğünüz bir tabela ya da kırmızı bir ışık hayatınızı değiştirir. Hayat bir önceki sizden bambaşka bir ‘siz’ yaratır. Benim hikâyem tam da bu noktada başlıyor. Kırmızı ışıkta beklerken gördüğüm bir çift gamzeyle. Gülüşünü gördüğüm anda ona âşık olmam kaçınılmazdı. Adı, boyu, yaşı... Hiçbiri aklıma gelmedi, benim için güldüğünü görmek istediğimden başka. Artık benim için gelecek, adını bile bilmediğim bir kızdan ibaretti. Onu seviyordum ama tanımıyordum. Görüyordum ama konuşamıyordum. Her bulduğumda ise yeniden kaybediyordum. Kaderin karşıma çıkardığı tüm sorunların aksine ya hayatımın aşkını kazanacaktım ya da korkularımın arkasına sığınıp yaşayabileceğim en büyük aşkı kaybedecektim. Ama biliyordum ki kendi çizdiği yolda, kendi adımlarıyla ilerlerdi aşk. Soru işaretlerinin arasından sıyrılan tek ‘nokta’ vardı ve o da onu sevdiğimi söylediğimden sonra konulandı. Onu seviyordum, nokta. Çünkü sevgi varsa onun için savaşmak kaçınılmazdı. Bu savaştaki tek kural ise geçmişteki artılar, gelecekte işe yaramazlar!

8 Mayıs 2015 Cuma

Lena Diaz - Körebe- Ölüm Oyunları Serisi 4 [YORUM]

 
 
Orjinal Adı: Take the Key and Lock Her Up
Seri Bilgisi: The Deadly Games Series#4
Goodreads Puanı: 4.03
Türkçe Yayın: Eksik Parça Yayınları
Çevirmen: Cem Yurttaş
Türü: Polisiye ,Gerilim, Romantik
 
YORUM
 
Son yazımda sıradaki kitabın "Körebe" olduğunu söylemiştim. Ve Körebe'de bir hamlede okundu bitti. Yine her zamanki gibi çok beğendiğim bir kitap oldu. Serinin son kitabı olmasının yanında yazarın başka bir serisine geçiş kitabı da diyebiliriz. Son kitapta Buchanan ailesinden (ben klan diyorum) Devlin'in ve çaylak dedektif Emily'nin hikayesini okuyoruz.
Körebe'nin konusuna gelirsek, Devlin'in çalıştığı Exit şirket son derece özeldir ve göründüğü gibi değildir. Tabi Devlin'de öyle. Basit bir tur rehberinden çoook daha farklıdır ve işi gereği kanunlarla pek hoş beş değildir. Dedektif Emily ise kadınları kaçıran bir seri katilin peşindedir. Bir şekilde bu soruşturmaya Devlin'de dahil olur. Devlin birinin kendisiyle kedi fare oyunu oynadığının farkına varır. Çünkü kanıtlar ve olaylar bir şekilde O'nu ve ailesini işaret etmektedir. Bir yandan da çalıştığı şirketin gizliliğinin ifşasından çekinmektedir. Ancak bir şekilde şirketi açığa çıkar. Devlin ve Emily hayatta kalma mücadelesine girer. Sonrası bir sürü aksiyon :)
Önceki kitaplardan Buchanan'ların annelerinin onları terk ettiğini biliyorduk. Sonrasında ne olmuş bitmiş haberimiz olmamıştı. Serinin bu kitabında onunla ilgili yeni şeyler de öğreniyoruz. Bu kadarcık bilgi spoiler sayılmaz dimi :D :D 
Seride  hep kanun güçleri adına çalışan Buchanan'ları görürken Körebe'de işler biraz daha farklı. Devlin'in işi itibariyle biraz gri bölgede diyebilirim. Kötü adam mı bence hayır. Kanunların diğer tarafında ama kesinlikle kötü adam değil. :) Karakterlerden açılmışken konu burdan devam edelim. Lena'nın Devlin'in anlatışını sevdim. Geçmişte yaşadıklarından sonra birazcık karanlıklarda dolaşan adamı güzel anlatmış. Emily'e gelirsek keşke acemi, sarsak bir dedektiften daha üst seviyede yazsaymış daha iyi olurmuş dediğim kısımlar oldu ama çok da kötü yazılmış bir karakter olduğunu düşümüyorum.
Buchanan'lardan Austin'in hikayesini çok merak ediyorum. Lena'nın onu yazıp yazmayacağını bilmiyorum ama dileğim yazması yönünde. Onun yaşadıkları da az değil çünkü. Bu kitapta da bahsi oldukça geçiyor. Dolayısıyla merak katsayılarım giderek artıyor. :D
Yukarıda Körebe için başka bir serinin geçiş kitabı diye bahsetmiştim. Körebe'de Devlin'in çalıştığı şirket olan EXİT, yeni seriye adını veriyor.
Serinin tüm kitapları gibi yine bu kitapta gerilim, polisiye, romantizm hatta komediyi bile :D gayet güzel harmanlamış. Bir önceki yorumda da demiştim kesinlikle kulvarında özel bir kalem. Okuyucunun merak duygusunu yüksek tutuyor ve de sonunda hep şaşırtıyor. Kesinlikle yazarın kitaplarını okumanızı tavsiye ederim.
 
 
ARKA KAPAK 
 
 
Lena Diaz, heyecan verici bir başka Ölüm Oyunları romanı ve karanlık bir soruyla geri dönüyor: Özgürlüğünüz bütün hayatınıza mal olursa ne yaparsınız?

Karanlıkta saklananın düşman olduğunu tahmin edebilirsin. Ama peki ya düşmanların sayamayacağın kadar çoksa? Devlin'in geçmişi düşmanlarla doluydu ve dâhil olduğu bir polis soruşturmasıyla birlikte bu düşmanların her biriyle yüzleşmek zorundaydı. Ama bu sefer tehlikede olan sadece kendi canı değildi, sebebini çözemediği bir çekim hissettiği yeni yetme polis Emily'nin de canı tehlikedeydi.

Kadınlara akıl almaz işkenceler yapan azılı katilin yeni hedefi ise Devlin ve yanından bir an olsun ayırmadığı Emily gibi görünüyordu. Tuzak kurulmuştu ve ölüm oyunu yeni kurbanlarını arıyordu.
(Tanıtım Bülteninden)
 

27 Nisan 2015 Pazartesi

Lena Diaz - Küller ve Anılar - Ölüm Oyunları Serisi 3 [YORUM]

Orjinal Adı: Ashes, Ashes, They All Fall Dead
Seri Bilgisi: The Deadly Games Series#3
Goodreads Puanı: 4.32
Türkçe Yayın: Eksik Parça Yayınları
Çevirmen: Cem Yurttaş
Türü: Polisiye ,Gerilim, Romantik


Yorum

Merhabalar,
Uzun bir aradan sonra yeni bir yorumla yayındayım :) Bir süredir okur tıkanıklığı yaşıyordum. Sadece yazarlar mı yaşayacak bu durumu, bazen biz okurlarda aynı dertten muzdarip olabiliyoruz. Bu can sıkıcı durumu Lena Diaz ile atlattım :D
Yazarın kitaplarını oldukça keyifle okuyorum.
İlk kitabı Ölüm Falı, ikinci kitabı Gölgeleri Kovala gayet güzeldi. Şimdi ise Küller ve Anılar kitabıyla yine mest etti. Kesinlikle  diyebilirim ki Lena Diaz kulvarında özel bir kalem... İlk kitabından itibaren yayınlanan kitaplarını hiç hayal kırıklığına uğramadan okuduğum nadir yazarlardan kendisi.
Şimdi gelelim Küller ve Anılar kitabına... Romantizmi, gerilimi ve polisiyeyi yine çok güzel kotarmış sevgili Lena. Okuyanlar bilir her kitabında bir sonrakilerin karakterlerine yer veriyor. Gölgeleri Kovala'da Buchanan kardeşlerden Matt ve özel Ajan Tessa James'le tanışmıştık. Serinin 3. kitabında bu iki karakterimiz etrafında kurgulanan polisiye gerilim yer alıyor. Karşımızda yine bir seri katil var. Küller, Küller, hepsi düşüp ölürler.... notuyla isimlerin yer aldığı mektuplar FBI'da özel ajan olan Tessa James dışında kimsenin ilgisini çekmez. Hatta takıntı haline getirmiştir. Ancak bir suç ve seri katille ilişkilendiremez. Amiri Tessa'ya resti çeker, bir hafta zaman tanır ve de özel dedektif Matt Buchanan ile çalışmasını ister. Matt'le birlikte çalışması ona arayışında yol katetmesini sağlarken, ona karşı hislerinin yoğunlaşmasına da sebep olur. Hele ki katilin kendi geçmişiyle bağlantılı olması onun için bir şok olur. Birlikte araştırdıkça bu şoklar derin ve acı anıların geri gelmesine sebep olacaktır.
Dediğim gibi Lena çok özel bir kalem, kurguları çok katmanlı, tahmin ettim dediğiniz yerde kurguya yeni ögeler ekleyerek tabir caizse nanik yaparak şaşırtıyor. Dili akıcı, edisyonu gayet iyi. Betimlemeleri kuvvetli. Kurgunun atmosferini okuyucuya kolayca geçiriyor. Polisiye, gerilim, romantizm gibi türleri bir arada okumayı seviyorsanız Lena'nın kitapları bunun için birebir diyebilirim.
Şimdi sırada yine bir Lena var <<KÖREBE>> ... yakında....



Arka Kapak

Her mektupla gelen saklı bir ipucu ve her ipucunun arkasına saklanmış korkunç bir gerçek... 

Savannah'daki FBI ofisine, kaynağı belli olmayan mektuplar gönderilmektedir. Her birinde farklı bir kurbanın ismi yazan mektuplar, bir çocuk tekerlemesiyle sonlandırılmıştır. Küller küller, hepsi düşüp ölürler... 

Kurbanların yardım feryatlarından etkilenen Özel Ajan Tessa James, cinayetleri çözmek için işe koyulur. Danışman olarak da yanına çekici ve akıllı bir genç olan Matt Buchanan verilir. Cinayetlerle birlikte, ardında küllerden başka bir şey bırakmayan kundakçı bir katil de ortaya çıkacaktır. Tessa, ipuçlarının kendisini işaret ettiğini anladığında bir şeyin farkına varır; Eğer geçmişini hatırlayamazsa, bir sonraki kurban o olacaktır.

24 Mart 2015 Salı

RKBT 4. Gün || Aslıhan Akagöz "Senden Bebek İstiyorum" || Yorum ve Çekiliş



Türkçe Yayın: Postiga Yayınları
Türü: Günümüz romantik, komedi



YORUM

Merhabalar

Şu satırları yazarken ilaçlarım ve ben sıkı sıkıya kaynaşmış bir haldeyiz. Biraz öksürük şurubu, biraz grip ilacı, spreyler ve takviyeler. İşte böyle çok sıkıntılı ve hastalıklı bir haftaya denk geldi "Senden Bebek İstiyorum"okuması.  Beni biraz zorladı ama iyi ki okumuşum diyorum, yorgun psikolojime gayet iyi geldi. Keyifli bir türk işi romantik komedi. Tür için genelde yabancı yazarları tercih ederken bizde de güzel kalemlere rastlıyorum. Aslıhan'da onlardan biri oldu.  Bu gerçekten sevindirici bir durum. 
Adım adım kitaptan bahsedersem; 
Öncelikle itiraf etmeliyim kitabın adını hiç sevmemiştim... Cüretkar ve biraz arabeskvari gelmişti. Ama kitabı okumadan önce tabii... Okuduktan sonra cuk diye oturduğunu farkettim. Yerine başka birşey gelse -ki aklıma alternatif gelmedi bile- bu kadar etkili olmazdı.
Birbirlerinden hiç hazzetmeyen ve sürekli yarışan iki yakışıklı kuzen, Yiğit ve Mert. Kitabın başlarındaki odunlukları nedeniyle ikisine de biraz kızdım ama ikisi de sevimli hödükler :D :D
Yiğit biraz daha kontrolcü ve katı, Mert tersine vurdumduymaz, alaycı, oluruna bırak tarzında bir adam. İkisi de güç sahibi, varlıklı ve yakışıklılar.
  Bu zibidilerin babaanneleri olan dünya tatlısı, Hulusi Kentmen'in dişi versiyonu olan Pakize Sultan, mirasını kendisine ilk torun verene bırakacağını söylemesiyle ikisi arasında yeni bir yarış başlar. Bakalım önce hangisi baba olacaktır.? Ama herşeyden önce bebeklerinin anneleri kim olacaktır?
İşte burada Yiğit'in aklına geçmişinde kalan Feyza gelir, Mert'in karşısına da Sedef çıkar. 
Bir bebek için mecburi olarak birlikte yola çıkan iki çiftin hikayesi böylece başlar :D :D
Karakterlerin ve ilişkilerin ayrı bir tarzı var. Yiğit ve Feyza'nın ilişkisi biraz daha dingin, Feyza'nın fedakarlığı daha bir ön planda ve aksiyonlarla hareketlenmiş. Mert ve Sedef'in ilişkileri nefretle başlayıp, atışmalarla ve deli dolu aşkla devam ediyor. 
Gayet keyifli, güzel yazılmış bir hikaye ve oldukça akıcı. 600 küsür sayfa oldukça hızlı ilerliyor. Yine de birazcık daha kısa olabilirmiş gibi geldi ama yazarın tercihi diye düşünüyorum, sonlara doğru farklı zaman dilimlerinde karakterlerimiz ne durumda diye yazmak istemiş. Bonus gibi bunlar. Özellikle bebeklerin biraz daha büyümüş hallerini okumak hoştu. 
Olumsuz olarak gördüğüm pek bir şey olmadı (redakte sıkıntıları çok azdı) Romantik komedi tarzı yazılmış kitapları seviyorsanız, Senden Bebek İstiyorum'a bir şans vermenizi tavsiye ederim. 
Şahsen yazarın kalemini beğendiğim için diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum. 


Arka Kapak

Senden Bebek İstiyorum Çünkü seni hiç unutmadım.

Bir adam neden baba olmak ister? Mutlu ve sıcacık bir yuvada kendinden bir parçaya hayat verip onu büyütmek için, olabilir mi? Ama Yiğit ve Mert'in baba olmayı kabul etmelerinin sebebi bu değildi. Büyükanneleri Pakize Hanım gülümseyerek, "İlk kim kucağıma bir torun verirse bütün servetim onundur," deyince Mert, sırf Yiğit'e bir konuda daha üstünlük sağlayabilmek adına kabul etmişti bu isteği. Tek niyeti Yiğit'i her konuda alt edebilmekti. Peki, Yiğit buna izin verecek miydi? Mert'in kendisini alt etmesine göz yumacak mıydı? Peki iş anne adaylarını ikna etmeye gelince neler olacak dersiniz? Aslıhan Akagöz'ün çok okunan romanlarından aldığınız tadı sürdürmeye devam edebilirsiniz. Eğlenceli ve bir an bile kesilmeyecek heyecanıyla elinizdeki kitapla yazara hayranlığınızın artacağını garanti ederiz.

"Benim size verebilecek hiçbir şeyim yok," dedi güçsüz bir sesle. "Hayır, yanılıyorsun Sedef." Adını adamın ağzından duymak garipti. Rahatsızlık vericiydi. "Sen şu sıra bana çok lazım olan o en önemli şeyi verebilirsin." "Ben anlayamıyorum. Mert Bey siz benden ne istiyorsunuz?" "Ben senden bir bebek istiyorum."
(Tanıtım Bülteninden)

ve çekilişşşş...






15 Mart 2015 Pazar

Paula Weston - Gölgeler [YORUM]

Orjinal Adı: Shadows
Seri Bilgisi: The Rephaim#1
Goodreads Puanı: 4.00
Türkçe Yayın: Yabancı Yayınları
Çevirmen: İnci Nazlı
Türü: Fantastik, Genç yetişkin


YORUM

Merhabalar, yeni bir yorumla daha sizlerleyim.
Bir kaç gündür okuduğum Paula Weston - Gölgeler kitabı sonunda bitti. Normalde çok kısa sürede bitirebileceğim tarzda olmasına rağmen iş ve ev yoğunluğum arasına sıkışmasından kaynaklı 3-4 gün sürdü. Yoksa melek temalı fantastik kitapları okumayı çok seviyorum. :)

Gölgeler'de İkiz kardeşinin ölümünü atlatmaya çalışan Gabby Winters'in hikayesi anlatılıyor. Gabby bir araba kazası geçirmiş, bu kazada kardeşi ölmüş kendisi de ölümden kılpayı kurtulmuş. Geçmişi de puslu, kaza öncesine dair pek bir şey hatırlamıyor.  Korkunç yaratıkların olduğu ve Matt adını verdiği biriyle sırt sırta dövüştüğü rüyalar görüyor ve bunu internet ortamında hikayeleştiriyor. Bir gün bardayken rüyalarındaki Matt'ı karşısında kanlı canlı görünce şaşırıyor. Son derece yakışıklı ve çekici, bir o kadar da alaycı  ve umursamaz Matt'in aslında Rafa olduğunu ve geçmişinin bildiği gibi olmadığını öğrenir.(Rafa, kendisi favorimdir :D )
Gabby aslında düşmüş meleklerin çocuklarından biridir. O ölümsüz bir savaşçıdır. Ama birileri hafızasıyla oynamış olduğundan farklı bir hayata, sıradan bir insan olduğuna inandırılmıştır. Bir yanda iblisler bir yanda diğer yarı melekler peşindedir. Çünkü düşmüş meleklerle ilgili çok büyük bir sırrı bildiğini düşünmekteler. Oysa Gabby diğer hayatı olan Gabe'i ve olanlar hakkında hiçbir şey hatırlamamaktadır. Rüyalarında sırt sırta dövüştüğü Rafa'nın yardımıyla bu gizemi çözmeye çalışır.
Tabi bu hiç kolay olmayacaktır. Karşısında hem bilinmeyen bir geçmiş, hem iblisler hem de bir zamanlar ait olduğu yarı melek grubu olan Rephaimler vardır.

Yazarın güzel bir kurgu yarattığını düşünüyorum. İlgi çekici, gayet akıcı, bilinmezlik dolayısıyla merak hissinin üst düzey olduğu tam tadında bir giriş kitabı olmuş. Aksiyonu da cabası.
Rafa tiplemesine ayrıca bayıldım. Adamdan resmen ukalalık akıyor ama yine de çok sevimli. Umursamaz ve ukala hallerinin ardında melek saklı :D :D
Gabby'de inşallah potansiyeline ulaşır bir de o hallerini görürüz.
Kitapla ilgili tek sıkıntım anlatımın şimdiki zaman kipinde olması. Bu da olmasa çok iyi olacakmış. Nazarlığı olsun deyip geçelim :D :D
Unutmadan bizdeki kapağını orjinalinden daha çok sevdim.  Serinin devam kitabını büyük bir merakla bekliyorum. Umarım Yabancı Yayınları bizleri çok bekletmez.


ARKA KAPAK


Gaby Winters yaklaşık bir yıl önce ikiz kardeşi Jude'u bir trafik kazasında kaybetmişti. Kazadan sonra bedeni iyileşmişti ama acısı hâlâ ilk günkü gibi tazeydi ve kâbusları bitmiyordu: Her gece kâbuslarında iblislerle ve cehennemin diğer yaratıklarıyla savaşıyordu.

Ve sonra karşısına Rafa çıktı. Rafa, sadece kâbuslarında sık sık gördüğü çocuk değildi, aynı zamanda ikiz kardeşi Jude'la da bir geçmişleri olduğunu iddia ediyordu. Gaby, hayatı ve kendi hakkında bildiğini düşündüğü gerçeklerin sadece birer yalan olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştı ve bulması gereken gerçekler kâbuslarındaki gölgelerde gizliydiler. Rafa kimdi? Refaimler kimlerdi? Ve en önemlisi Gaby kime güvenebilirdi?

"Sıkı, zekice yazılmış ve farklı… Okuduğum en iyi melek temalı kitaptı!" 

11 Mart 2015 Çarşamba

Jessica Verday - Gölgeler [YORUM]




Orjinal Adı: The Hollow
Seri Bilgisi: The Hollow
Goodreads Puanı: 3.75
Türkçe Yayın: Pegasus Yayınları
Çevirmen: Sevinç Seyla Tezcan
Türü: Fantastik, Genç yetişkin

YORUM

Merhabalar yine bir yorumla karşınızdayım. Pegasus Yayınları’ndan çıkan Gölgeler kitabı uzun zamandır ilgimi çekiyordu. Özellikle kapağından çok hoşlanmıştım. Öncelikle serinin ikinci kitabı indirimdeydi onu aldım. Nasılsa ilk kitapta ucuzlar diye bekledim ama nafile bir türlü fiyatı uygun olmadı. Sonra Tüyap’ta alayım dedim ama eve gelip baktığımda serinin 3. Kitabını aldığımı fark ettim. Kesin bu kitapta bir şey var. Evren bana bir şeyler mi demek istiyor diye düşünürken geçen hafta denk getirdim ve aldım. Bazen durup bir söz dinlemek lazımmış.
Sleepy Hollow ve başsız süvari efsanesini duymuşsunuzdur. İşte kitabın etrafında döndüğü konu bu. Biraz daha modern versiyonu.
Abigail’in (Abbey) çok yakın arkadaşı Kristen’in nehirde ölümüyle başlıyor. Abbey bu ölümle başa çıkmakta çok zorlanmaktadır. Bu süreçte gizemli Caspian ile tanışır ve ondan destek alır. Bir süre sonra da aşık olur. Bu arada Kristen’in günlüklerinden onun gizli bir ilişkisini öğrenir. Abbey ihanete uğramışlık hissiyle bir isyan içerisine girer. Caspian’da gizemli halleriyle kendisinden uzaklaşmaya başlar. Hikaye böyle devam ediyor.
Fantastik kitapları severim ama nedense Gölgeler benim için pek de iç açıcı olmadı. Kitabın büyük bir bölümü Kristen’in ölümüyle ilgili ama bu konu ne gelişti ne sonuca ulaştı. Sürekli Sleepy Hollow mezarlığı etrafında gezip durdu. Sanki amaçsızca yazılmış, bir yere bağlamak istemeksizin günce gibi devam etti. Tabii bir noktada efsaneye bağlanacağı belli ama gelmiyor o nokta :D :D
Kitabın finalinde var birşeyler ama benim için çok da tatmin edici olmadı. 
Belki de hikaye devam kitaplarında daha iyi olur.  O nedenle ikinci kitabına da bir şans vereceğim.

ARKA KAPAK


Hatırların gölgesinde bir kasaba, hüznün ve gizemin ortasınta kalmış bir sevgi!

Abbey'nin en yakın arkadaşı Kristen, Sleepy Hollow Mezarlığı civarında kaybolunca herkes onun öldüğünü düşünür ve intihar ettiğine dair dedikodular baş gösterir. Abbey, dostunun arkasından yas tutar ama içten içe onun öldüğüne inanmayı reddetmektedir. Bu sırada Kristen'ın cenaze töreninde bir anda ortaya çıkan, son derece yakışıklı ve esrarengiz Caspian'la tanışır. Caspian sırlarla doludur ama Abbey'nin kendisini özel hissetmesini sağlayan tek kişi de odur.

Abbey tam bu üzüntülü dönemi atlatabileceğini düşündüğü anda en yakın arkadaşına dair bildiği her şeyi sorgulamasına neden olan bir sır ortaya çıkar. Abbey, Kristen'ın ihanetine anlam vermeye çalışırken bir başka korkunç gerçeğin de açığa çıkmasıyla hem Caspian'a karşı hissettiklerini hem de akıl sağlığını sorgulamaya başlayacaktır...

"Muhteşem! Gölgeler baştan sona soluksuz okuyacağınız bir roman."
L.J. Smith, The Vampire Diaries'in yazarı

"Verday'in Gölgeler'i gerçekten dikkat çekici ve sonu insanı merakta bırakıyor. Devam kitabı kesinlikle çok okunacak."
Booklist


8 Mart 2015 Pazar

RKBT 5. Gün || Lisa Genova "Unutma Beni" || YORUM


Orjinal Adı: Still Alice
Seri Bilgisi: -
Goodreads Puanı: 4.28
Türkçe Yayın: Artemis Yayınları
Çevirmen: Bilge Gündüz
Türü: Günümüz Dram

YORUM


Alice Howland 50 yaşındadır ve geriye dönüp baktığında harika 3 çocuğa, bir çok meslektaşının saygı duyduğu profesörlük kariyerine ve kendisi gibi profesör olan bir eşe sahiptir. İşine tutkuyla bağlı, zeka seviyesi yüksek, aynı anda bir çok çalışmayı yürütmektedir. Verdiği dersler, gittiği konferans ve seminerler, hayatı oldukça yoğundur yani. Zaman zaman hafızasında sorunlar yaşamaya başlar. Cümlenin tam ortasındayken söyleyeceği kelimeyi unutmak, bulunduğu yerin neresi olduğunu hatırlamamak gibi. Önceleri yoğun temposuna bağlar ardından yaş itibariyle menapoz olabileceğini düşünür. Ancak sorun daha da başkadır. Sorunların artmasıyla birlikte bir nörologa gider ve Alzheimer olduğu öğrenir. Kısa özet bu kadar, devamı için kitabı mutlaka okumalısınız.

Konusu ve anlatımı cidden güzeldi. Karakterle empati yapabiliyor ve kendinizi Alice'in yerine koyabiliyorsunuz. Bunu yaptıktan sonra gerisi çorap söküğü gibi geliyor.
Düşünsenize bir insan nasıl var olur? Zihniyle, benliğiyle, anılarıyla bir kimlik oluşturur.  Alzheimer'da o zihin size düşman olur. Teknik terimlerini bilemem ama sizi siz yapan şeyler parça parça yitip gider. Kimi zaman her gün kullandığınız bir kelimeyi kaybedersiniz, bir gün nerede olduğunuzu hatırlamazsınız, bir gün canınız kanınız, sevdiğiniz insanlar size yabancı olur. Bir gün aynaya baktığınızda karşınızda hiç tanımadığınız bilmediğiniz bir insanla karşılaşırsınız. Cidden çok zor, acı verici bir durum. Bir yere kadar kendiniz de üzülürsünüz ama bir yerden sonra hatırlayamadığınız için bu üzüntüyü sevdiğiniz insanlar çekmeye devam eder. Bu korkuyu Lisa Genova'nın anlatımıyla iliklerime kadar hissettim. Ya bende yaşarsam? Ya da sevdiğim biri? Ya yükü ağır gelirse? Alice'in hikayesi herkesin başına gelebilecek türden ve kendimi kitaba o kadar kaptırdım ki bir kırılma noktasından sonra gözyaşlarıma hakim olamadım.

Unutma Beni, Alice'in Alzheimer'ı kabullenme sürecini, ailesiyle yaşadıklarını,hastalığa karşı direnişini anlatan, farkındalık yaratan bir kitap.  Duygusal olduğu kadar gerçekçi bir anlatıma sahip.
Dramları çok fazla tercih etmesem de konusundan, anlatımından, çevirisinden ve redaktesine kadar çok beğendiğim bir kitap olunca fikrim değişiyor. :D
Unutma Beni bu anlamda tam puan aldı benden.

ARKA KAPAK


Artık dünü yoktu, belki yarını da. Sadece bugüne sahipti. Ama o, hatırlayacağı son anı için savaşmaya kararlıydı.

Elli yaşındaki Alice Howland hayatıyla gurur duyuyordu. Harvard'da bilişsel psikoloji profesörüydü ve dilbilim alanında dünyaca tanınan bir uzmandı. Aynı zamanda başarılı bir eşi ve üç yetişkin çocuğu vardı. Ancak Alice, unutkanlığının arttığını, aklının giderek karıştığını hissetmeye başlamıştı. Derken trajik bir teşhis hayatını geri dönüşü olmayacak şekilde değiştirdi.

Etkileyici olduğu kadar rahatsız edici bir hikâye olan Unutma Beni, sizi Alzheimer hastalığının üzücü yolculuğuna çıkarıyor. Akıl Oyunları kadar sarsıcı, Sıradan İnsanlar kadar unutulmaz bir eser.

"Unutma Beni'yi okuduktan sonra içimden, yabancılarla dolu trende ayağa kalkıp bu kitabı almanız lazım, diye bağırmak geldi."
- The Boston Globe-

"Herkese anlatılması gereken bir hikâye."
- Brunonia Barry, New York Times Çoksatarı Yazar-
(Tanıtım Bülteninden)

7 Mart 2015 Cumartesi

Bir CNR EXPO KİTAP FUARI Daha Geçti....


Merhabalar

Yine bir fuar sonrası sizlerleyim. Fuar dönüşü rahatsızlanmam (nazar mı değdi ne :P) ve iş yoğunluklarım nedeniyle postu anca yayınlayabiliyorum.

CNR Kitap Fuarı'nın ikincisi  bu yıl 27 Şubat - 8 Mart tarihleri arası yapılıyor. Ben de ilk hafta sonunu kaçırmadan bir gezeyim dedim. Öncelikle Tüyap'ta olduğu gibi hem ziyaretçi hem de yayıncı olarak yoğun bir kalabalık yok, en azından ilk hafta sonu için. 
Anadolu yakasında bulunduğum için güzergah olarak Üsküdar(otobüs) -Marmaray-Havaalanı Metrosu'nu tercih ettim. Otobüs yolcuğunu hariç gerisi iyiydi :D :D
Fuar dediğim gibi çok kalabalık değildi ama ben gayet eğlendim. Yayınevleri ve uzun süredir görmediğim arkadaşlarla güzel sohbetler yapma imkanım oldu. Kesinlikle özlemişim :D :D
Yine her fuarda olduğu gibi elimden geldiğince bol bol fotoğraf çekip indirimleri paylaşmaya çalıştım. Gelme imkanı olmayan veya duruma göre gelmeyi düşünenlere az bir faydam olsun istedim.
tüm fotolar ve indirimler Kitapların Penceresinden sayfamda online olarak yayınlandı ve çok fazlalar. Aşağıda linklerini ekledim ama umarım gözden kaçan olmamıştır :D :D

Genel olarak bilgi verirsem;
 Nemesis (ciltli olan farklı), Optimum Kitap, Fenomen, Angel Yayınları, Aspendos, fiyatları 10 TL'de fixlemişlerdi. 
Martı ise her zamanki gibi 5-10-15 TL (cep, normal,ciltli) fiyat aralığındaydı.
İthaki grubunda Müptela ve Yabancı %25 diğerleri %25-50 arasında,
Epsilon özel kampanya fiyatları haricinde genel  %20,
Artemis %30, Eksik Parça %25
aklımda doğrudan kalanlar. Diğerleri de linklerde :D



Alışverişlerimi genelde internet üzerinden hallettiğim için fuarda fazla birşey almadım. Ama elim boş olarak da çıkmadım. Aşağıdaki kareye girmeyen Nemesisten Kat Martin Şeytanın Kolyesi ve Jaci Burton'lar var. Onlar da inşallah kısa zamanda elimde olacak :D :D




20 Şubat 2015 Cuma

Evangeline Collins - Yasak [YORUM]


Orjinal Adı: Her Ladyship's Companion
Seri Bilgisi: -
Goodreads Puanı: 3.73
Türkçe Yayın: Olimpos Yayınları
Çevirmen: Ladin Arda
Türü: Historical Romance

YORUM

Merhabalar,

Blogumun bugünkü konuğu Olimpos Yayınlarından çıkmış olan Evangeline Collins - Yasak adlı kitap.
Yazarın yayınevinden çıkan ikinci kitabı ama kalemiyle tanışmam "Yasak"la oldu. Klasik historical kalıplarının dışında konusu ve karakterleriyle ilgimi oldukça çekti. 

Konusundan biraz bahsedersem;
 İsabella kötü bir olay nedeniyle saygınlığını yitirmiştir ve alelacele Lord Stirling ile evlendirilir. Bu evlilik onun zindanı olmuştur. O zindanda günden güne solarken Fransız kuzeni tarafından onu mutlu edeceğine inandığı bir hediye alır. Bu hediye flört edebileceği bir centilmendir. (günümüzde başka birşey deniyor tabi :D :D ) İsabella başta bunu kabullenmek istemese de Gideon ona yalnızlığını unuttur, tutkuyu ve aşkı tattırır.   Gideon'la beraberliği ikinci felaketi mi yoksa zindandan kurtuluşu mu olacak, merak edenler için kitabı okumalarını salık veriyorum.

Konu değişik, karakterleri de ilgi çekici. Yoğun tutkunun arkasındaki, yalnızlığın ve sevgiye açlığın, özlemin güzel yansıtıldığını düşünüyorum. Öyle ki aralarındaki tutku/cinselliğin fazlalığı ve ilişkinin onaylamayacağım bir türde olması bile beni fazla rahatsız etmedi. Nedense ön planda hep Bella'nın yalnızlığını hissettim. Bu anlamda kurgusunu başarılı buldum. Başlardaki karışık anlatıma alıştıktan sonra kitap akıcı bir şekilde ilerliyor. Kapağa gelirsek; Olimpos'un historical kapakları çok hoşuma gidiyor. Gayet özenli, albenili. Yasak kapağında da bu geçerli. 

Olumlu gördüklerim haricinde olumsuzluklarda var. Örneğin, yazarın tarzı mı yoksa çeviriden mi kaynaklı bilemediğim; bir anlatım sıkıntısı var. Kim nerde ne söylüyor, veya ne demek istiyor bir karmaşa olmuş. Özellikle kitabın başlarında yoğun hissettim bu durumu, ilerledikçe aksiyonun da artmasıyla bu durumu göz ardı edebildim.  Redaksiyon için her zamanki gibi biraz daha dikkat diyorum.
Yasak kitabı olumsuzluklara rağmen farklı konusu için okunabilir diyeceğim bir kitap oldu

ARKA KAPAK

Görevi onu memnun etmekti, kalbini çalmak değil...

Leydi Isabella Stirling Selkrik İskoçya kırsalında sevgisiz bir evliliğe mahkûm olmuştur. Gittiğinde aylarca gelmeyen kocası nedeniyle Bella; içinde yanan, özgür bırakılmak isteyen tutkuları inkâr ettiği yalnız bir yaşam sürmektedir. 

Sonra görmüş geçirmiş kuzeni onu ziyarete gelir ve edepsizce bir öneride bulunur. Bella'nın ihtiyacı olan şey bir sevgilidir. Parayla tutulan bir sevgili. Ne de olsa erkekler bu tür aktivitelerde bulunmaktadır; kadınlar neden yapmasınlar ki? Bella reddeder, ama sonra Mr. Gideon Rosedale adında muhteşem bir ziyaretçi ortaya çıkar, iki hafta için hizmetine verilmiştir. Bunun zararsız bir flört olacağını düşünen Bella Gideon'un baştan çıkarıcılığına karşı koyamaz. Sonunda tüm tutkularına hizmet etmesine izin verdiğindeyse düşünülemez olanı, yasak olan tek şeyi yaptığını keşfeder: O âşık olmuştur...

8 Şubat 2015 Pazar

Kitap Alışverişleri: Ocak 2015 Neler Almışım???

Merhabalar,

Bugün alışveriş yazısıyla sizlerleyim.
Her ne kadar almayacağım desem de indirimleri görünce dayanamayan biri olarak elbette Ocak ayını boş geçirmedim. Tabii biraz frenledim kendimi. :) :)
Önce Ocak ayında aldıklarımın toplu bir resmini paylaşayım, sonra da neyi, nerden, hangi fiyata aldığımı yazayım. :D :D



İlk alışverişim hepsiburada.com'dan... 
Tesadüfen 6.90 TL kampanyasına denk geldim.
Kampanya hala devam ediyor göz atmak isterseniz linke tıklamanız yeterli.

Ve benim aldıklarımmm :) :)
2 adet Arunas Yayınları'ndan, 2 Adette Martı Yayınları'ndan aldım.

Mahşerin Dört Atlısı serisinin 3 kitabını okumuştum. Bu kadar uygun fiyata bulunca sonuncusu Reseph'i de almasam olmazdı.
Londra İblisi'ni 25tl'ye tamamlamak için seçtim. Bu sayede kargo ödemedim.
Çıplak Gerçekler, Çıplak Sırlar kitabının ikincisi, henüz ilkini okumadım, artık peşpeşe okurum. 
Vampir kitaplarını sevdiğimden Şeytanla Dans'ı da attım sepete :)



Sırada D&R alışverişim var. 

Ocak ayı içerisinde 9.90 TL kampanyası vardı. Onu da kaçırmadım tabii.... Sadece bir tanesi farklı fiyat, diğerleri kampanyadan.

Gümüş Gölgeler'i Tüyap fuarından beri bekliyordum. Ha çıktı ha çıkacak derken sonunda aldım, tabii kampanyalı fiyat değildi :(
Dex'in fiyat politikasını pek uygun bulmuyorum, o nedenle indirime girince alıyorum. Mistik Şehirler'i aldım, darısı diğer DEX kitaplarına diyelim artık.
Lena Diaz'ı çok beğeniyorum son kitabı eksikti fırsattan istifade onu da ekledim.
Novella'dan Marie Force'ları da Aşka Son Bir Şans'la tamamlamış oldum. 
İndirime girmişken Bana Prenses Deme ve Ismarlama Bebek'i de aradan çıkarayım dedim :)
ve son olarak Tess'i sepetledim :D :D




Sırada Kitap Sihirbazı var. 

Güzel indirimler için sıklıkla ziyaret ettiğim bir alışveriş sitesi.
Bu sefer fazla birşey almadım. Özellikle Sert Isırık için -fiyatı 5 TL idi.- yaptığım alışverişe Sürpriz Balayı'nı da ekledim.


Son olarak Real Market alışverişi sırasında kitap reyonunu gezmeyi de unutmadım.
Aklınızda olsun, gayet uygun indirimler yılın büyük bir kısmında geçerli oluyor. Kendimi frenlemekten bahsetmiştim ya, bu sebeple tek bir kitapla bu alışverişimi bitirdim. 9.90 TL ile Evrenin Ötesi Serimin son kitabı -Dünyanın Gölgesi'ni- tamamlanmış oldu.



Başka bir alışveriş yazısında görüşmek üzere, hoşçakalın....




7 Şubat 2015 Cumartesi

RKBT 3. Gün || İlknur Birdal - Satılık || Yorum ve Çekiliş


Orjinal Adı: -
Seri Bilgisi: -
Goodreads Puanı: 3.50
Türkçe Yayın: Postiga Yayınları
Çevirmen: -
Türü: günümüz romantik, aksiyon

Turumuzun son gününde son yorumla sizlerleyim.
RKBT olarak tanıtımlarından itibaren merak ettiğimiz bir kitabı, Satılık'ı inceleme fırsatını bulduk.
Kitabın başlangıcından biraz bahsedersem, -konusundan demiyorum çünkü konu o kadar çok şey içeriyor ki hepsinden az bahsetmek bile oldukça zaman alır-

Hüzün 17 yaşında adı gibi hüzünlü bir geçmişe sahip ve oldukça acı izler barındırıyor. Üvey babası tarafından kumar borcuna karşılık bir bara satılması hayatının dönüm noktası oluyor. 
Varlıklı bir ailenin oğlu olan Devran'ın dahil olduğu bir grup o bara gider, herkes gözüne birini kestirir. Hüzün'ün ilk gecesidir barda, o güzelliğiyle Devran'ın dikkatini çeker. İçki şişede durduğu gibi durmaz derler ki öyledir de gerçekten. Hüzün yalvarmasına rağmen sarhoş Devran'dan kendini koruyamaz. Sabah olduğunda Devran kendine gelir, olanların farkına varır ve Hüzün'ü ordan kurtarmak için plan yapar. Sonrasında birçok olay yaşanır. Neler olduğunu kitaptan okursunuz artık. O kadar çok şey var ki burada anlatmak olmaz.:)

Kendi adıma söyleyim benim için ilginç bir okuma deneyimi oldu. 
Aşk üzerine olsa da farklı bir konu, yan karakterlerin bolluğu ve ana karakterlerden aşağı kalmamaları, olsa olsa filmlerde olur denebilecek karmaşık ilişkiler ve olağanüstü aksiyon. İnanılmaz derecede baş döndürücü. Şunu söyleyebilirim ki en az 3 kitaplık malzeme tek kitapta toplanmış. Karmaşık ilişkilerin fazlalığı ve bu kadar çok olayın bir arada olması ister istemez kurgudaki inandırıcılığı etkiliyor ama çok da rahatsız etmiyor açıkçası. O kadar olaydan sonra mutlu sonla bitmesi, gelecek hikayenin ipuçlarını vermesi de güzeldi. 

Kitapla ilgili önemli bir olumsuzluk, redaksiyonu. Cidden sorunluydu.  Aslında baskıya yanlış bir nüshanın gittiğini düşünmüyor değilim.  Ancak bu durum bile kitabın akıcılığı etkilemiyor. Okurken hatalara bir yandan kızdım bir yandan da dur biraz daha okuyayım, az daha okuyayım diye mecbur kalmadıkça elimden bırakamadım. 
Yazarımızı amatörlükten profesyonelliğe giden yolda kendisini daha da geliştirmesi dileğiyle tebrik ediyorum, yeni hikayelerinde görüşmek üzere diyorum.

 ve çekiliş...




Arka Kapak

Her aşk kendi sınavıyla cebelleşir.
Devran ve Hüzün...

Onların yolu bir bar kapısında kesişti. Kader hiç ummadıkları anda, hiç ummadıkları bir yerde onları bir araya getirdi. Hayatın karşısında yeteri kadar kırılan kalpleri yeni bir serzenişi daha kaldırabilecek miydi?

Hüzün'ün korumak istediği kalbi, Devran'ın hayatını karmaşalar içine sürükleyen sırları vardı. Pis bir barın üst katında sahip olduğu kızın hayatının bilmecesi olacağını hiç hesaplamamıştı.

Sırlar ortaya çıktıkça değişen hayatlara, her aşkın kendi içinde verdiği savaşlara şahit olacaksınız.

"Sana sahip olmak hayatımda yaptığım tek doğruydu. Söylemesi biraz tuhaf olsa da, hayatım boyunca satın aldığım en güzel hediyesin."

"Sen benim başıma gelen en güzel yanlıştın. Seni Seviyorum Devran... Mutluluk benim için senin dudaklarının arasında ve sen bu gece sadece beni sevdiğini fısılda..."

29 Ocak 2015 Perşembe

Emily Snow - Medcezir [YORUM]




Orjinal Adı: Tidal
Seri Bilgisi: -
Goodreads Puanı: 3.99
Türkçe Yayın: Novella Yayınları
Çevirmen: Gülfem Çırak
Türü: günümüz romantik, genç yetişkin


YORUM

Klasik bir konu anlatılıyor olmasına rağmen keyifle okuduğum kitaplardan biri oldu Medcezir. Dibe batmış bir aktris olan Willow, rehabilitasyon sonrasında yeniden küllerinden varolmaya çalışmaktadır, hem insani hem de mesleki açıdan. Bu esnada karşısına kendisi gibi içten yaralı genç bir adam çıkar. Cooper, yakışıklı sörf eğitmeni.İlk andan itibaren aralarında bir çekim oluşur. Yer yer atışmalarla, yer yer de kendini kaptırmalar şeklinde kendini baş gösterir. Willow’un dibe batmasına çivi çakan bir sırrı vardır ve kendini yiyip bitirmesine sebep olmaktadır. Hayata ve insanlara güvensiz, tereddütlü bir Willow karakteriyle karşı karşıyayız. Öyle ki "aşk"ın geldiğini biliyor ama elini uzatmaya korkuyor. Ama buna rağmen kendini bırakmamaya çalışması, bir daha geriye dönmemek için çabalaması dikkate değerdi. Tuttum kızcağızı :) 
 Gelgelelim Cooper'a... Neden bu yazarlar sağlam erkek karakterler yazıyor diye isyan edesim var. O da kendince yaralı ama Willow kadar dibe vurmamış. Başından beri ben burdayım, kaya gibi sağlamım, hiç düşünmeden sırtını bana dayayabilirsin imajıyla gönlümü fethetti. Cooper gerçek olsun, benim olsun diyebilecek kadar sevdim karakterini :) 
İlk başlardaki hızlı gelişen tensel çekim başımı döndürdü ve durumu azıcık garipsedim. Nerde o naif aşklar diye iç geçirdim. Ama bir süre sonra o çekim harika bir aşka dönüştü ve tadından geçilmez oldu :) Yazarın kalemini sevdim, abartısız ve gerçekçi anlatımı ile başta da bahsettiğim klasik yada klişe bir konuyu güzelce işleyerek farklılaştırmış. Dili de anlatımı da oldukça akıcı.  Finaline ise sadece mükemmel diyorum :)
Umarım Novella'dan yazarının diğer kitaplarını da fazla beklemeden okuruz. :D

ARKA KAPAK


'Seni Seviyorum Ama Sen Olmadan Da Yaşayabilirim Sadece Sensizliği Reddediyorum'

Willow Avery, çocukluğundan beri oyunculuk yapan ve imrenilecek bir hayat süren, çok yetenekli bir Hollywood yıldızıdır. Ta ki kötü alışkanlıklar edinip her köşe başında küçük suçlar işlemeye başlayana ve dibi boylayana kadar Yatırıldığı rehabilitasyon merkezinden çıktığında Willow'un etrafında kimse kalmamış, ümitleri yıkılmıştır. Kendini yepyeni bir film projesinin içinde bulduğundaysa karşısına sarışın, yakışıklı ve seksi sörf hocası Cooper'ın çıkacağını ve tüm hayatını değiştireceğini henüz bilmiyordur. Tüm dünyanın gözü yine onun üzerine çevrilmişken ve gelecek ona yeni başlangıçlar vaat ederken Willow, kendini dalgaların akışına bırakır ama geçmişindeki sırlar derisindeki yara izi kadar yakınındadır.

"Medcezir'in erkek karakteri beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı ve yoğun duygulara sürükledi. Cooper yürek hoplatan cinsten."
-Kelli Maine-

"Bu kitapta her şeyden biraz var. Romantizm, karmaşıkkarakterler, sırlar, mizah,ilginç arkadaşlıklar, erotizm… Kitap bittiğinde insan büyük bir duygu yoğunluğu yaşıyor."
-The New York Times-

"Her karakter ve bu kitabın her sayfası inanılmaz eğlenceli, Willow ve Cooper'ın hikâyesi kesinlikle kalbinize dokunacak."
-Publishers Weekly-

26 Ocak 2015 Pazartesi

Mimlendimmm:"Kitap Tag!"



Yeni bir mim daha geldi, çok teşekkürler Hayal Perest'in Zaman Yolculuğu :) :)
Bu mimi sevdim, ben de yapmak istiyorum diyorum herkesi mimlemiş olayım :D :D


1- Kitap okumak için evde belli bir yerin var mı?
Salondaki 3'lü koltuk ve yatak odası en sevdiğim okuma yerlerinden. :)

2- Ayraç mı yoksa rastgele bir kağıt parçası mı?
Ayraç tabikine :)

3- Kitap okumayı belirli bir zamanda mı durdurursun yoksa belirli bir bölümde ya da bölüm başında mı durdurursun?
Mümkünse bitirene kadar devam ederim, ama illa bırakacaksam bir sonraki bölüm başında bırakırım.

4- Okurken yemek yemek mi bir şeyler içmek mi?
İçmek, genelde Latte :)

5- Kitap okurken televizyon seyretmek mi müzik dinlemek mi?
Sessizlukkkk lütfennn :D :D

6- Tek seferde bir kitap mı yoksa birden fazla kitap mı?
Duruma göre değişiyor, dikkatim yeteri kadar iyiyse birden fazla olabiliyor.

7- Okurken evde mi yoksa her yerde mi okumayı tercih edersin?
Serviste okumayı deniyorum, bazen rahatsız ediyor. O yüzden genelde evde okuyorum.

8- Kitabın, kafanın içinde yüksek sesle okunması mı yoksa sessizce okunması mı?

Kesinlikle sessiz okuma :)

9- Önündeki sayfaları okur musun yoksa sayfaları atlar mısın?

Ben biraz mazoşistim sanırım :P Sevmediğim de olsa atlamadan okumaya çalışırım. 

10- Ciltli kitap mı karton kitap mı?

Özel bir tercihim yok ama ciltli de güzel duruyor hani :D

11- Kitap yazıyor musun?

Hayır, safkan okuyucuyum ben :D


Eray Emre Evren - Şurdan Bi' Şehremini Alır mısın? [YORUM]


Yayınevi: Minval Yayınları
Türü: Günümüz hikaye

Merhabalar, 

Blogumun bugünkü konuğu Şurdan Bi' Şehremini Alır mısın?  Çalışma arkadaşım Eray Emre Evren'in ilk kitabı. Ara ara yaptığımız sohbetlerde bahsi geçen ama kendisi sır olan kitap :)
Sonunda 12 Ocak itibariyle Minval Yayınları etiketiyle yayınlandı ve şimdi 2. baskısı da çıkmaya hazırlanıyor. 
Adından da anlaşılacağı üzere İstanbul'da yer alan ve tarihi özellikleriyle öne çıkan Şehremini semti üzerine kurgulanmış 7 hikayeden oluşuyor. 
Her bir hikaye Şehremini arka planıyla anlatılan ayrı bir dünya ve okudukça o dünyanın içerisine çekilmemek imkansız.
Birbirinden farklı, bir sürü karakterde cabası. Her birinin ayrı bir sevimliliği ve derinliği var.
"Dört yanı hikaye semtimin" kitabın ilk hikayesi, geriye dönüşlerle beraber bir gün içinde farkında olmadan birbirlerine değen hayatlar anlatılmış. Her geri dönüşte daha geniş bir açıyla yazılmış hikayenin anlatımı bana oldukça farklı ve ilgi çekici geldi. 

"Kaçan Kovalanır" da Afacan Erkut'un sebep olduğu komik olaylara çok güldüm. Sen neymişsin be Erkut. Ayrıca hikayenin atmosferine katılıp benim de bir okey atasım geldi. :D :D

 "Salatana Tuz Koma" da Yasin'in anlattığı, şehir efsanesi gibi hikayede az tırstım. Ama süperdi gerçekten :D

 Şurdan bi' Şehremini Alır mısın?" da yoğun bir özlem duygusunu derinden hissettim.

Yanlızlığım Benim, Pasaklı Kontesim'de hem tek hem de üç kişinin mini hikayesini, "Mini Mini Bir inciyim" de Kerem'in hayallerini okumak güzeldi. 

"Şehir Emanetleri"nde hem tarih bilgim arttı hem de çok güldüm. Unutmadan zavallı İlyas ne çektin sen demeden geçemeyeceğim. 

İlk hikayeden son hikayeye kadar ne kadar özenli çalışıldığını farketmemek mümkün değil. Tabii yoğun bir Şehremini sevdasını da... :D :D 
Eray'ın kalemini gerçekten sevdim. Duygusal, samimi ve esprili bir anlatım tarzı var. Okuyucuyu sıkmıyor, bolca eğlendiriyor.  Ayrıca hikayeler konuları itibariyle hareketli. Anlatımın akıcılığıyla da birleşince kitabı bitirine kadar elimden bırakasım gelmedi. Kitabı okurken oldukça keyif aldım ve güzel vakit geçirdim. İlk çalışması olarak düşününce gerçekten de başarılı olduğuna inanıyorum ve yolun açık olsun diyorum.
 Kısa hikayeler okumaktan hoşlanıyorsanız okumanızı tavsiye ederim.