14 Mart 2016 Pazartesi

Elle Kennedy - Anlaşma - The Deal 1 [YORUM]



Orjinal Adı: The Deal
Seri Bilgisi: The Deal #1
Goodreads Puanı: 4.35
Türkçe Yayın: Yabancı Yayınları
Çevirmen: Hanife Albayrak
Türü:  Yeni Yetişkin, Romantik



YORUM

Okuduğum ama yorum konusunda oldukça geciktiğim kitaplar ufak bir tepecik oluşturdu. 
Elle Kennedy - Anlaşma'da bu kitaplardan biri. Yeni yetişkin türünde yazılmış. Ana kahramanlarımız üniversitede müzik öğrencisi, zeki ve güzel Hannah ile aynı okulun cool, kızları peşinden sürükleyen rüya adamı, egosu kaf dağında olan hokey oyuncusu Garret.
İki alakasız insanın ortak noktası ise felsefi konuları işleyen Etik dersi.
Hocaları tüm sınıfı deyim yerindeyse yerlerde süründürmektedir. Hannah duruma şaşırsa bile en iyi notu alan kişidir. Garret ise dersten kalmış ve hem okul takımındaki yeri hem de ilerde hayalini kurduğu profesyonel hokey kariyeri tehlikededir.
Hannah, Garret'in hiç radarına girmemiştir, ta ki Etik Dersi sınav notunu görene kadar. Sonrasında da sakız gibi ona yapışır, çünkü ne yapıp edip o dersi geçmesi gerekiyordur. Hannah tarafından sürekli reddedilen Garret bir süre sonra onun yumuşak karnını keşfeder. 
Justin!!!
Hannah ona karşı platonik takılmaktadır. Garret'e aslan kesilen, Justin'in karşısında dut yemiş bülbüle dönmekte ve kırmızının binbir tonunu teninde barındırmaktadır.
Kitabın adı da işte bu durumdan geliyor. Garret Hannah'ya anlaşma önerir. Etik için ders vermesine karşılık O da Hannah'ya Justin'in dikkatini çekmesi için yardım edecektir. İşte olayımız böyle başlıyor. Sonrası ise oldukça eğlenceli, sıcak ve samimi havada devam ediyor. 
Diyaloglar sevimli ve komik. Zoraki bir çıkar durumundan gelişen arkadaşlık ve sonrasındaki aşkı okumak eğlenceliydi.İki karakter de birbirine denk ve altta kalır yanları yoktu. Buna rağmen yavaş yavaş birbirlerinin hayatlarında yer ettiler. 
Garret'i sevdim, doğru bir çocuk. Evet egosu boyunu geçiyor ama, steroid man görüntüsünün altında bir beyni ve kalbinin olduğunu da saklamıyor. Hayatındaki baba figürü üzerinde baskı kuracak gibi düşünürken, o kesinlikle altında kalmadı.

Hannah'ı genel olarak sevdim. Hazır cevap, zeki, yıkılmayan bir karakter. Ne dominat ne de ezik. 
Ama bazı yerlerde beni kızdıran davranışları da olmadı değil. 
Ayrıca onunla ilgili bir şeyler biraz eksikti. 
Mesela Hannah'ın geçmişindeki kötü olay. Detaylı işlemeyince, yansımasını sadece cinselliğe vurunca inandırıcılıktan uzak ve gereksiz kalmış. Bu kısımlar olmasa da olurmuş. 

Kitapla ilgili sevmediğim diğer bir konu da Anlaşma'nın kaynağı olan Justin, varla yok arası. Onun da bir ağırlığı olsaydı ya da hiç olmasaydı. Bence bunlar olmadan da kitap kendini okuttururdu.
  
Hoşlanmadığım kısımları pas geçersek kurgusu eğlenceli, anlatımı sürükleyici ve akıcıydı. 
Amerikan üniversite gençliğini anlatan kitapları seviyorsanız, kafa dağıtmak, keyifli vakit geçirmek için tercih edilebilecek kitaplardan biri Anlaşma. 

ARKA KAPAK

2015 Goodreads En İyi 5 Romans Kitabından Biri
Okulun kötü çocuğuyla anlaşmak üzereydi ve işler fena halde karışacaktı...
Hannah Wells onu baştan çıkaracak birini sonunda bulmuştu. Hayatındaki diğer her şey konusunda son derece kendisine güvenmesine rağmen, konu seks ve arzulara geldiğinde boş çuvaldan farkı yoktu. Hoşlandığı adamın dikkatini çekmek için sinir bozucu, çocuksu ve kendini beğenmiş hokey takımı kaptanına özel ders verip onunla çıkıyormuş gibi davranmak zorunda kalsa da, bunu yapmaya kararlıydı.
Garrett Graham’ın tek istediği mezun olduktan sonra profesyonel hokey oyuncusu olmaktı, ancak düşen ortalaması, uğruna çalıştığı her şeyi tehdit ediyordu. Eğer alaycı bir esmer güzelinin başka bir adamı kıskandırmasına yardım etmek takımdaki pozisyonunu garanti altına alacaksa buna katlanırdı. Fakat beklenmedik bir öpücük her ikisini de daha önce yaşamadıkları bir arzu yolculuğuna sürüklediğinde, Garrett numara yapmanın hiçbir işe yaramayacağını anlamıştı. Şimdi sadece Hannah’yı aradığı adamın kendisine çok benzediğine ikna etmeliydi.
“Elle, yeni yetişkin türünün duygularını, romantikliğini ve dizginlenmemiş seksiliğini ustaca yakalıyor! Garrett için çıldıracaksınız! –Alice Clayton, New York Times çoksatan romanı Duvarların Dili Olsa’nın yazarı
“Elle Kenedy daha ilk cümleyle insanı yakalıyor! Hem ateşli hem de kalbinizi  burkan cinsten bir roman olan Anlaşma kesinlikle harika! –Katy Evans, New York Times çoksatan yazarı
“Okuduğum en iyi üniversite temalı aşk kitabıydı… Güldüm, kendimden geçtim, kitabı elimden bıramadım. Şiddetle öneriyorum!” –Aestas Book Blog

9 Mart 2016 Çarşamba

Virginia Boecker - Cadı Avcısı [YORUM]



Orjinal Adı: The Witch Hunter
Seri Bilgisi: The Witch Hunter #1
Goodreads Puanı: 3.77
Türkçe Yayın: Yabancı Yayınları
Çevirmen: Onur Özkan
Türü: Fantastik, Genç Yetişkin,

YORUM


Merhabalar,

Blogumun bugünkü konuğu Yabancı Yayınları'ndan çıkan Cadı Avcısı.
16. yüzyılda cadıların olduğu bir dünya üzerine kurgulanmış kitap. 
Bu dünya da cadılar kötüdür, çünkü veba denen illeti çıkarmışlardır. Elizabeth'te vebanın dolaylı kurbanlarından biridir, anne ve babasını vebadan kaybetmiştir. En yakın arkadaşı Caleb'le birlikte Cadı Avcısı olmak üzere kralın amcası olan Blackwell tarafından eğitilir. Dışardan bakıldığında krallıkta hizmetçi olarak görünmektedir ancak Caleb'le birlikte Blackwell'in en iyi cadı avcılarındandır. Şifacı, büyücü, cadı hiç farketmeksizin onlar tarafından yakalanıp sonları yakılarak ölümle bitmektedir.
Elizabeth bu durumdan rahatsızlık duysa da iyi bir asker olarak görevlerini yerine getirmektedir. En büyük hedefleri ise güçlü büyücü Nicholas Perevil'dir. 
Bir gün başı bir takım şifalı otlar yüzünden derde girer ve Blackwell ve Caleb tarafından yüzüstü bırakılır. Artık o da cadı olarak suçlanmaktadır yakılmak üzere hapse atılır. Tek yardıma gelen ise düşman bildiği Nicholas Perevil'dir.  
Ancak onun da bir sebebi vardır. Onun gizli kimliğinden habersiz, Nicholas’ın ve diğer cadıların onu kurtarmalarının sebebi Elizabeth’in bahsedildiği kehanettir. Elizabeth hayatını kurtarmak için Nicholas'la bir anlaşma yapar ve devamında cadıların dünyasına giriş yapar.

Kitabı okuyalı bir hayli oldu ama yazması bugüne kaldı. 
Hem tarihi hem fantastik ve de genç yetişkin türünde olması nedeniyle biraz daha tempolu bir şeyler beklerdim.  Öyle çok çok heyecan veren inişleri çıkışları olmadı benim için.  Buna rağmen birkaç saatte bitebilecek kadar akıcıydı ve de kendini okutturan bir anlatımı vardı. Bundan dolayı sıkılmadım. Kötü değildi ama serinin ilk kitabı olarak daha iyi birşeyler de çıkabilirdi. Şubat'ta okuduğum kitapla ilgili aklımda en net kalan  "Elizabeth kızım, çok pis satışa gelmişsin" diye düşündüğümdü.  Bence konusu ve kurgusu karakterleri bakımından ortalama bir kitaptı. Devam kitabı belki daha iyi olabilir.
Yalnız kapağına on numara beş yıldız veriyorum. Resmen bayıldım. Yabancı umarım böyle devam eder.

ARKA KAPAK

Tenime dağlanarak işlenmiş mühür.
XIII
Beni koruyan ve ne olduğumu gösteren mühür.
Ben On Üçüncü Yazıt’ın bir uygulayıcısıydım.
Bir cadı avcısı.
Korkulması gereken kişi bendim.
En büyük düşmanınız dövüştüğünüz şey değil, korktuğunuz şeydir.
“İyi bir fantastik kitapta olması gereken her şey var: kılıçlar, zehir, kara büyü ve ihanet. Eğlenceli, kanınızın çekileceği, macera dolu bir ilk roman.” - April Tucholke, Derin Sularla Şeytan Arasında romanının yazarı

“Ustalıkla ve kıvrak bir zekâyla yazılmış, macera, espri ve sihir yüklü bir fantastik hikâye.” ―Beth Revis, Bir Milyon Güneş ve Evrenin Ötesi romanlarının  New York Times çoksatan yazarı

*“Sinematografik anlatımın canlılığıyla, nefes kesici bir macera.”  ―PW (starred review)
“Boecker çıkış romanındaki anlatım tarzıyla okurun Elizabeth’in sırlarını, endişelerini ve korkularını hissetmesini sağlayarak gerilim dolu bir hava yaratmış… Macera dolu bu kitapta kılıçlar çarpışıyor, canavarlarla savaşılıyor, kara büyü kullanılıyor ve ihanet kol geziyor… Maceranın yanı sıra arkadaşlık ve aşkın da yer aldığı bu hikâye genç edebiyatı fantastik okurlarının nefesini kesecek.” -School Library Journal 
“Boecker’in yarattığı alternatif on altıncı yüzyılda büyülü dünya kadar karakterler de ilgi çekici… Karmaşık fantastik öğelerin arasına serpiştirilmiş arkadaşlık ve aşk kırıntıları, gizemli, macera ve sihir dolu bir hikâye sözü veriyor.” -Booklist 
“Elizabeth güçlü yan karakterlerle desteklenmiş, etkileyici bir kahraman. Oldukça başarılı bir çıkış romanı. Elizabeth’in gelecek maceralarının da aynı derecede heyecan verici olacağına hiç şüphe yok.” -VOYA

1 Mart 2016 Salı

Sophie Hannah - Yanlış Anne [YORUM]



Orjinal Adı: Wrong Mother
Seri Bilgisi: Spilling CID #3
Goodreads Puanı: 3.47
Türkçe Yayın: Pegasus
Çevirmen: Işıl Artış
Türü: Psikolojik Gerilim

YORUM

Merhabalar
Bu aralar okumakta gayet hız kazanmama rağmen yazarken sanki biraz tembelleştim gibi, Goodreads'ta okuyorum diye işaretlediğim 4 kitabın 3'ünü Şubatta bitirmiş olmama rağmen ben daha yeni yazmaya başlıyorum. Bu konuda biraz disipline ihtiyacım var sanırım :) :)
Aman ne yapayım diyorum bir taraftan da, hem iş, hem ev, çocuk ,eş derken iyidir bu kadarı da iyidir demeden geçemiyorum.
Şubatta Ölümcül Oyuncaklar Serisini bitirdikten sonra farklı bir tür okumak istedim, şansıma kitaplıktan elime Pegasus Yayınları'ndan çıkan Yanlış Anne kitabı geldi. Psikolojik gizem, ya da gerilim olarak sınıflandırabiliriz.

Kitabın ilk sayfalarında Sally ile tanışıyoruz, annelik yükünü zar zor taşıyan Sally'nin birbirine yakın yaşta küçük, afacan ve zorlu 2 çocuğu vardır. Bir gün şeytana uyar ve iş gezisi altında kendini dinlemek için tatile gider, burada tanıştığı biriyle beraber olur. Üzerinden yıl geçer bir gün televizyonda bir intihar ve cinayet haberini izler. Haberdeki kadın beraber olduğu adamın eşidir ve 6 yaşındaki kızını ve kendisini öldürmüştür. Ama bir sorun vardır, beraber olduğu adam, televizyonda gösterilen  "Mark Bretherick " değildir. Üstelik tam da bu aralar birisi tarafından izlendiğini ve öldürülmek istediğini düşünmektedir. Yine de olayı araştırmaktan geri duramaz.

Yanlış Anne Spilling CID adlı serinin 3. kitabı. Serinin ikinci kitabı ise Küçük Surat olarak Doğan Kitap tarafından yayınlanmış. İlk kitabın çevrildiğini göremedim. 
Kitabın geneline çocuk sahibi olmaktan oldukça mutsuz kadın karakterler hakim. 
Açıkçası bir anne olarak canımı sıkan bir durum oldu. 
Sırf bu sebepten yanlış kitabı seçmişim diye düşünmedim değil. Evet çocuk cidden zor ama kitaptaki anneler bence ciddi anlamda psikolojik vakalar. Yok daha neler dedim ama okumadan da duramadım. Çünkü yazarın anlatımı iyi, sürekli bir gizem havası, öğrenme, sonuca ulaşma isteğimi körükledi. Bu nedenle kitabı bırakasım gelmedi.
Kitabın farklı anlatıcıları var ve 3 koldan ilerliyor. Ana karakter Sally, olayı çözmeye çalışan polis grubu, bir de günlüğüyle Geraldine.  
 Tabii onlarında ilişkili olduğu durumlar, kişiler vs. de vardı. Muhtemelen karakterlere biraz daha gerçeklik katmak amacıyla yer aldılar ama çok gerekli miydi, bence hayır. O nedenle bazı yerlerde sıkılıp hızlıca göz gezdirip geçtiğim de oldu. 

Yazar olayları öyle bir kurmuş ki neyi nereye bağlayacağını ya da sonunda kimin suçlu olduğunu tahmin edemedim.  Kitabın finalinde kartlarını ortaya serdiğinde ise benim için ciddi bir şok oldu. Çünkü böyle bir manyaklığı beklemiyordum desem yeridir. Sadece geldiği nokta ve psikolojik vaka anneler rahatsız etti beni. Bu durumu es geçersem ve Dedektif Simon'un kurduğu bağlantıları ben pek kuramasam da yine de kurgusu ve anlatımıyla fena değildi  diyerekten yazımı sonlandırıyorum.

ARKA KAPAK

“Müthiş bir psikolojik gizem… Elinizden bırakamayacaksınız.”
Publisher’s Weekly

Sally, bir akşam kocasıyla birlikte haberleri izlerken hiç beklemediği bir ismi duyar: Mark Bretherick. Mark, Sally'nin hiç tanımaması gereken bir adamdır. Bir yıl önce son anda iptal edilen bir iş gezisinin yerine rahatlamak, dinlenmek ve yorucu aile hayatından biraz uzaklaşmak için gizli bir tatile çıkmıştı. Tatilde Mark'la karşılaşmış, kısa süreli bir ilişki yaşadıktan sonra ikili bir daha görüşmemeye karar vermişti. Adam hakkındaki tüm detaylar aynıdır: işi, yaşadığı yer, eşi Geraldine ve kızı Lucy. Ancak haberlerdeki adamın fotoğrafı Sally'nin tanıdığı adam değildir ve karısı ile kızı öldürülmüştür.

“Hannah, okuyucuyu son sayfaya kadar tahminler yürütmek zorunda bırakan tüyler ürpertici senaryolar ve yanıltıcı karakterler yaratma konusunda uzman. Gerilim bir an için bile azalmıyor.”
Grazia

“Kitabı okurken ileride ne olacağını merak etmekten, sayfaları çevirip daha fazla okumaktan kendimi alamadım.”
www.vulpeslibris.com

“Hannah bu bağımlılık yaratıcı, dâhiyane gerilim kitabında heyecanınızın bir dakika bile azalmasına izin vermiyor.”
Marie Claire

“Bu harika yazarı yeni keşfettim. Kitabı sizi daha ilk satırdan içine çekiyor ve en kötüsünün olmasından korkmanıza 
rağmen okumaya devam ediyorsunuz. Öyle güzel ki elinizden bırakamayacaksınız.”
Katie Fforde

Dâhice ve tüyler ürpertici.”
Red Magazine


23 Şubat 2016 Salı

Cassandra Clare - Cennet Ateşi Şehri - Ölümcül Oyuncaklar 6 [YORUM]




Orjinal Adı: City of Heavenly Fire
Seri Bilgisi: The Mortal Instruments#6
Goodreads Puanı: 4.48
Türkçe Yayın: Artemis
Çevirmen: Zeynep Arıkan
Türü: Fantastik, Genç Yetişkin

Merhabalar,
Büyük bir azimle başladığım  ve 2 aya yayılarak tamamladığım Ölümcül Oyuncaklar serüvenim Cennet Ateşi Şehri'yle son buluyor. Heyecanla bir an önce bitsin diye sayfaları devirdiğim, bitince de keşke bitmeseydi dediğim bir seri oldu Ölümcül Oyuncaklar.
Kayıp Ruhlar Şehri'nin sonunda kahramanlarımız Jace ve Sebastian arasındaki bağı kırmanın yolunu bulmuşlardı. Tabi bunun da her zamanki gibi sonuçları olacaktı. (Hem Jace hem de Simon tarafında detay vermiyorum, kitaptan okursunuz :) ya da bir ipucu vereyim mesela Jace'in durumu kitabın adıyla gayet ilintili... )
Valentine'in kötücül planları Sebastian sayesinde gerçekleşmeye adım adım yaklaşıyor. Sebastian Ölümcül kupa yardımıyla Gölge Avcılarına en büyük zararı veriyor. Dostu dosta, kardeşi kardeşe kırdıracak bir yol buluyor. Dünyadaki Enstitülere saldırarak kupa yardımıyla karanlık avcılar yaratıyor. Saldırılar yüzünden Gölge Avcıları Alicante'ye çekiliyor ama Sebastian gittikçe güçleniyor. Clary takıntısı ise hala devam ediyor. Merkez(meclis, clave) her zamanki gibi, Valentine gibi Sebastian'ı da pek sallamıyor. Dolayısıyla yük yine Clary, Jace ve ekibinin üzerine kalıyor.
Sebastian'ı durdurmak için kötülüklerin ve iblislerin diyarına zorlu bir yolculuk onları bekliyor.

 İşte olayların başlangıcı kısaca böyle diyebiliriz.
Ancak kitabın girişi doğrudan bu şekilde değil. İnternetten bakındığım kadarıyla Los Angeles Enstitüsünün anlatılacağı yeni serisinin karakterleriyle başlıyor olaya. Emma ve Julian. Onları tanımak iyi hoştu da, kitapta gereğinden fazla yer almışlar gibiydi. Ama Blackthorn'ların peri kardeşlerine üzüldüğümü belirtmeden geçemiycem. İçim burkuldu Mark ve Helen'in durumuna.

Cassandra'nın anlatımını, konuyu işleyişi seviyorum,
cidden hikayenin içine okuyucuyu çekmeyi biliyor.
Karakterleriyle, kurguladığı dünyasıyla harikalar yaratıyor. Son kitap itibariyle karakterler fedakarlıktan, sevgiden, aşktan, acı ve kayıptan nasiplerini alıyorlar. Hele ki Simon.. İtiraf ediyorum bence asıl kahraman Simon'du :) :)
Sebastian'a acayip kızgınım önceki kitaptan, yine de acımadım desem yalan olur.
Ah Valentine her şey senin başının altından çıktı. Ne istedin ki kardeşlerden. Geldikleri nokta üzücüydü.
Ama Jace ve Clary için sonunda herşey yoluna girdi. Onunla teselli oldum.
 Güzel bir finaldi kanımca, ama hani Camlar Şehri'ndeki ara finali de aratmıyor değildi.

En büyük hayal kırıklığı çeviriyle ilgili olandı. Yayınevi malesef bu konuda geçer not alamadı benden. Çevirmeni seriyle ilgili bilgilendirip yönlendirebilirdi kanımca. Olmadı kitabı kontrol çeviri ve redakte anlamında elden geçirebilirdi. Stel'in mızrakçık olarak çevirilmiş olmasına hala sinir oluyorum. Okurken çoğu yerde zihnim kendince düzeltme yaptı resmen.

Serinin bütününü düşününce iyi ki okumuşum diyorum, çünkü kulvarında oldukça başarılı Ölümcül Oyuncaklar. Bir kaç olumsuzluk bile 1 puandan fazlasını kırdırmadı bana.





19 Şubat 2016 Cuma

Cassandra Clare - Kayıp Ruhlar Şehri - Ölümcül Oyuncaklar 5 [YORUM]





Orjinal Adı: City of Lost Souls
Seri Bilgisi: The Mortal Instruments#5
Goodreads Puanı: 4.31
Türkçe Yayın: Artemis
Çevirmen: Uğur Mehter
Türü: Fantastik, Genç Yetişkin


YORUM

Merhabalar,

Ölümcül Oyuncaklar'da sona bir kitap kala Kayıp Ruhlar Şehri'yle sizlerleyim.

Düşmüş Melekler Şehri ile uzatmaya giden ve birazcık yön değiştiren serinin temposu ağırlaşmıştı ama sonu itibariyle bir bomba etkisi yapmıştı. Daha önceki kitap yorumlarımda Valentine'in çok büyük bir kötülüğü miras olarak bıraktığından bahsetmiştim. İşte bu kötülük (Jonathan Christopher Morgenstern nam-ı diğer Sebastian) Düşmüş Melekler Şehri'nin sonunda yeniden oyuna girmiş ve  Jace'i de alıp kaybolmuştu. Clary ve Gölge Avcıları öylece kalakalmıştı.

Kayıp Ruhlar Şehri işte bu durumla başlıyor. Merkez  neler olduğunu öğrenmek için Clary ve grubunu sorgular. Tabi bu sorgular neticesinde Jace'in Camlar Şehri'nde başına gelenleri, Simon'un mührünü vs. öğrenirler. Bir süre sonra Sebastian ve Jace'i aramaktan vazgeçerler. Ama Clary ve grubu Jace'den vazgeçmek istememektedir bu nedenle aramalara devam ederler.  Jace Clary'nin karşısına çıkar. Jace bir çok anlamda Jace gibidir ama eskisi gibi de değildir. Lilith'in büyüsü Sebastian ve Jace'i birbirine bağlamış, Jace'in Clary'e aşkı devam etmekle beraber Sebastian'ın kuklası olmuştur. İkisi Clary'e onlarla gelmesi için bir teklif yapar. Clary, Sebastian'a olan nefretine rağmen Jace'e olan  bağlılığı ve onu kurtarabileceğine inancı ile bu teklifi kabul eder. Clary Sebastian'ı yenmek için içerden çalışırken diğerleri de bir çözüm yolu aramaya devam ederler.
Cassandra her zamanki Cassandra, yine kurgusunu güzel kotarmış. Bir önceki kitabındaki ağırlık gitmiş tekrardan tansiyonu yükseltmeyi bilmiş. Kurguyu sadece Jace ve Clary üzerine yapmaması, diğer karakterleri de belli bir ağırlığı olacak şekilde geliştirmesi bu seride gerçekten beğendiğim bir durum. Örneğin Simon.  Sıradan, ezik arkadaş etiketi üzerine yapışmadı. Basit yan karakter olarak da kalmadı. Seri boyunca gelişimi izlemek keyifliydi. Özellikle son kitaplarda kilit rollerde olması geldiği noktayı gösteriyor.
En başından beri kitapta yer bulan Magnus hala gizemlerini koruyor. Bu gizemler ve ölümsüzlüğü Alec'le olan ilişkisinde sorunlar yaratıyor. Bakalım aşabilecekler mi?
İsabel sanki kendini biraz daha dışa açıyor, erkeklere güven konusundaki sıkıntıları sanki Simon'la aşabilecek gibi ama bunu isteyip istemediği pek de belli değil. Simon'la ara ara dalaşıyorlar. Onları bu halleriyle okumak güzeldi.
Maia geçmişinden gelen Jordan ile iyi gibi görünüyor.
Tüm bu duygusal durumlarla birlikte Sebastian'a engel olmak için de çabalıyorlar.
Seri bitmeye yakın ama yeni karakterler kitapta yer almaya devam etmiş. Sessiz kardeşlere Zachariah adlı yeni biri dahil oluyor, yazılanlardan onun da farklı bir hikayesi olduğu anlaşılıyor.
Gelgelelim Sebastian'a...
Cassandra seni tebrik ediyorum. Valentine'den sonra bu kadar nefret edilesi tipi yazdığın için.
İblis kanı var ya damarlarında. İblisliğin hakkını vermek için gayet güzel çalışıyor. Üstüne üstlük buna bir de Jace'i alet etmiyor mu? Tam boğazını sıkmalık tip. Gerçi bir ara abilik! duyguları var gibi davrandı da biraz şaşırır gibi oldum. Ama yok, hamuru bozuk bunun.
Yine severek okuduğum bir kitap oldu. Ama yalan yok ilk 3 kitabı daha fazla sevdim.
Bir de artık Çevirmen değişikliği kendini iyice belli etmeye başladı. Örneğin Merkez, Meclis'e döndü. Jordan'ın dahil olduğu grup Preator Lupus, Kurt Birliği diye çevrildi. Bu tarz şeylere ister istemez takılıyorum.
Bu yazıyı yazarken son kitabı da okumuştum. Onda iyice isyan edesim geldi. Mühürlerin çizildiği stelin çevrimine şaşacaksınız, keşke aynı kalsaymış.  Seri kitaplarda bence çeviri değişiklikleri devamlılık açısından önemli. Çeviren önceki kitapları okumamış olsa bile yayınevinin bu duruma el atması gerekirdi diyerekten yazımı sonlandırıyorum.

ARKA KAPAK


New York Times çoksatarı "Ölümcül Oyuncaklar" serisi devam ediyor. 

Tabii Jace, Clary ve Simon'ın başındaki tehlikeler de...
Jace'le Clary yeniden karşılaştığında, Clary korkunç gerçekle yüzleşti. İblis Lilith'in büyüsü altındaki Jace, kötülüğün hizmetkarı olmuştu. 
Gölge Avcıları şimdi ne yapacaktı? 
Kaybedilen geri istenebilir miydi? 
Aşk için ödenecek bedel, ne olabilirdi? 
Günah ve kurtuluş işbirliği yaptığında, kime güvenmek gerekirdi?



9 Şubat 2016 Salı

Cassandra Clare - Düşmüş Melekler Şehri - Ölümcül Oyuncaklar 4 - [YORUM]



Orjinal Adı: City of Fallen Angels
Seri Bilgisi: The Mortal Instruments#4
Goodreads Puanı: 4.16
Türkçe Yayın: Artemis
Çevirmen: Zeynep Heyzen Ateş
Türü: Fantastik, Genç Yetişkin

Merhabalar efendim, 
Yine bir Cassandra Clare kitabıyla sizlerleyim. Ne inat yaptım anlatamam normalde aynı anda 1-2 kitap okurum, türleri çeşitlerim ama yok, bu ölümcül oyuncaklar bitene kadar bana başka kitap haram. İlle de bitecek diyorum seri. :)
İlk üç kitabı Ocak sonu bitirmiştim yorumları Şubata kalmıştı. 

Kemikler Şehri, Küller Şehri, Camlar Şehri derken sıra Düşmüş Melekler Şehri'ne geldi.
Camlar Şehri ile kitap bitebilirdi, çünkü cidden final gibiydi.
Ee madem final gibiydi de geriye kalan 3 kitapta ne anlatıyor dediğinizi duyar gibiyim. Hemen cevap vereyim, sevgili yazarımız serinin seyrini değiştirmiş. Valentine 3. kitap itibariyle layığını buldu ama geriye çok büyük bir kötülük bıraktı. İşte o kötülük de Düşmüş Melekler Şehri'nde olgunlaşmaya başladı.
Düşmüş Melekler Şehri'nde açılış Simon'la yapılmış. Simon bir aşağı dünyalı olduktan sonra, ipin ucunu kaçırmış desek yeridir. Gerçi Clary'nin mühründen sonra zavallım dağıttı kendini. Hem annesiyle yaşadıkları, hem Clary'e olan sevgisi, hem de İsabel ve Maya'yla bir arada çıkması.
Simon bu kitapta daha fazla yer bulmuş, tabi bunun da bir sebebi var. Kitabın sonlarında bu sebep ortaya çıkıyor. Bu arada Clary ve Jace cephesinde artık herşey yolunda diyecekken yine diyemiyorum. Aklıma bir anime geliyor belki bilen vardır Basilisk orda bir lanet vardı. Sevenler Ölecek!!! diye. Korkmayın canım ölen filan yok. :) :) Bu ikisinin üzerinde de var bi lanet sanırım. Tam artık herşey ortaya çıkmışken ve güllük gülistanlık derken pattadan çıkıyor bir şey.
İlk üç kitap itibariyle sürekli  yükselen bir tempoya sahip olan seri Düşmüş Melekler Şehri ile durgunlaşıyor. Bu da sanırım serinin seyrini değiştirip farklı bir yönde kurgulamaya başlamasından kaynaklanıyor. Kötü müydü? hayır ama alıştığım tempoyu aramadım da değil. Anlayacağınız serinin ortasında bir geçiş kitabı yazmış Cassandra, tempoyu düşürmüş ama acayip bir gizem yapmış resmen uzun bir süre kadar nereye bağlayacak diye düşündüm durdum ve sonunda çok fena bir şekilde kitabı bitirmiş.  Eminim ki okuyucular yeteri kadar yazarın kulaklarını çınlatmıştır. :D :D
Allahtan ki seriyi tamamlandıktan sonra okumaya başladım yoksa meraktan çatlardım ne oldu, ya da sonrasında neler olacak diye.
Sırada Kayıp Ruhlar Şehri var, yeni yazımda buluşmak üzere hoşçakalın...

4 Şubat 2016 Perşembe

Cassandra Clare - Camlar Şehri - Ölümcül Oyuncaklar Serisi 3 [YORUM]


Orjinal Adı: City of Glass
Seri Bilgisi: The Mortal Instruments#3
Goodreads Puanı: 4.34
Türkçe Yayın: Artemis
Çevirmen: Selim Yeniçeri
Türü: Fantastik, Genç Yetişkin

YORUM

Kemikler Şehri, Küller Şehri derken Camlar Şehri de okundu ve bitti.
Azıcık geriye giderekten başlayalım. Küller Şehri'nde Valentine yine şeytani planlarıyla sahnedeydi ama istediğini elde edememişti, Özellikle Clary'nin yeteneği ile gayet güzel bir yenilgiye uğramıştı. Sonrasında Madeline ile tanışıp annesini kurtarmak için bir yol olduğunu öğrenmişti.
İşte Camlar Şehri bunu öğrendikten sonrasındaki olaylarla devam ediyor. Clary annesinin iyileştirecek tek kişinin Ragnor Fell adlı iblis efendisi olduğunu öğrenir ve ona ulaşmasının tek yolu da İdris'e gitmektir.
Gözüpek Jace ise her zamanki gibi Clary'e karşı aşırı korumacıdır. Onun vatanı olan İdris'e yani Camlar Şehri olarak adlandırılan ve türlü iblis büyüleriyle korunan Alicante'ye gitmesini istememektedir. Çünkü Merkez'in dikkatini çekmesini ve zarar görmesini istememektedir. Ama dik kafalı Clary'e bunu kabul ettirmek çok zordur bu yüzden Simon'dan onu kandırarak Alicante'ye gitmesini engellemek için bir plan yapar ama malesef plan ters teper. Bir aşağı dünyalı olan Simon ile birlikte Alicante'ye geçiş yapmak zorunda kalır. Ee tabii bunun da sonuçları olacaktır. Kitaptan okursunuz artık :D
 Clary onsuz gittiklerini öğrenir ve yeteneğini kullanarak bir şekilde Alicante'ye ulaşır. (bu kız cidden bela, dediğim dedik,azıcık kır dizini otur laf dinle dimi :D :D )

Bu arada Valentine yine meydana çıkar, bu sefer hedefte büyüktür. İdris'in ve gölge avcıların kalbi denilebilecek Alicante'yi ve gölge avcılarını toptan yok etmek istemektedir. Bunun için ölümcül oyuncakların üçüncüsü olan Ayna'ya ihtiyacı vardır. Üstelik kahramanlarımız henüz bilmese de içeriye casus yerleştirmiştir. Acaba sonunda istediğini alabilecek mi?? Mini özet böyle, ama gerisini okumanız lazım.

Şu ana kadar seriden okuduğum her kitabın kendine göre ayrı bir tadı oldu ama Camlar Şehri'nde bu tat tavan yaptı.
Öncelikle mekan değişikliği oldu bu kitapta, gölge avcılarının vatanı olan İdris'te geçiyor. Clary, Luke'tan,Jace'den ve diğer gölge avcılarından hasretle bahsini işittiği o dünyaya sonunda gidebildi, tabi bu dünyayı göremesem de detaylı anlatım sayesinde kafamda gayet güzel canlandı. D :D Aksiyon üstüne aksiyon. Bomba üstüne bomba.
Tamamen final tadında yazmış yazar. Tabi kitap final tadında olunca büyük çaplı bir ölüm kalım savaşı da kaçınılmaz oluyor.
Ayrıca çok önemli bir karakter daha kurguya dahil oluyor. Onun hakkında da bir şey derdim ama spoilerin dibi olurdu o yüzden demiyorum. Ama bütün dengeleri alt üst edecek, bilinenleri tersine çevirecek bir karakter onu bilin yeter.
 Jace ve Clary için kördüğüm diyebileceğim çok önemli konu aydınlanıyor. Daha ne olsun diyorum. Ne ara bitti, anlayamadım bile  Soluksuz okudum yani.
Tamam dedim bundan sonra ne yazabilir ki diye düşünüyordum ama bu satırları yazmadan önce Düşmüş Melekler Şehrine başladım. Orada da çok pis gizem var diyerekten sizleri merakta bırakayım :D :D
Fantastik sevenlerdenseniz ve henüz okumadıysanız kesinlikle bu seriyi okuyun der ve yazımı burada bitiririm :D


ARKA KAPAK

Vampirler, kurtadamlar, periler ve gerçek ask.
Solugunuzu kesecek bir gerilim ve heyecan.
“Ölümcül Oyuncaklar”da aksiyon tam gaz!

Clary, annesinin ölümüne sebep olan iksirin peşindeydi ve ona ulaşmak için de bir an önce Camlar Şehri’ne gitmesi gerekiyordu. Kendisini sağlam bir ölüm kalım savaşının içinde bulmasıysa an meselesiydi. Kurtadamlar, vampirler ve periler, ortalığı birbirine katmak için Camlar Şehri’nde biraraya gelmişti. Clary’nin tek bir kozu vardı. Sahip olduğu güçler! Fakat bu aynı zamanda büyük bir risk ve sorumluluk demekti. Çünkü ya herkesi kurtaracak ya da her şeyi yok edecekti.


Clary’nin yolculuğunda ona ihanet ve onur eşlik etti.
Kah kazandı, kah kaybetti.
Olsun!
Camlar Şehri için değerdi!




2 Şubat 2016 Salı

Cassandra Clare - Küller Şehri - Ölümcül Oyuncaklar Serisi 2 [YORUM]





Orjinal Adı: City of Ashes
Seri Bilgisi: The Mortal Instruments#2
Goodreads Puanı: 4.22
Türkçe Yayın: Artemis
Çevirmen: Selim Yeniçeri
Türü: Fantastik, Genç Yetişkin

YORUM

Ölümcül Oyuncaklar'a tam gaz devam...

Kemikler Şehri'yle Gölge Avcıları dünyasına sıkı bir giriş yapmıştım. (Yorum için tık tık )
Seriye de adını veren Ölümcül Oyuncakların ilki olan ölümcül kupa'yı Valentine'e kaptıran Clary ve Jace kendilerini kozmik bir şaka olarak adlandırdıkları bir durumda bulmuşlar ve Valentine'e karşı Jace-Clary/gölge avcıları team  1-0 mağlup olmuşlardı.
(Valentine kim mi? Önceden gölge avcısı olan ama sonradan Hitler'leşen bir karakter,)

Küller Şehri'nde bundan sonraki olayları okuyoruz.
Başlangıcımız yine Valentine'ın şeytani planlarıyla oluyor.
Pek şeytani kişilik Valentine, hastalıklı idealini gerçekleştirmek için elinden geleni ardına koymuyor. Kupayla sözde yeni gölge avcıları yaratacaktı, vazgeçmiş efendim. Onun yerine sessiz kardeşler tarafından korunan ruh kılıcını almak için iblis marifetiyle,bir garip, kafaları traşlı, ağızları ve gözleri dikili, zihin yoluyla iletişim kuran kardeşleri katlediyor. Bir sonraki adımı ise bu kılıcı şeytanileştirerek iblisleri kontrol edip gölge avcılarını yok etmek. Bunun için cinayetlerine devam  ediyor.

Unutmadan burda bir parantez açıp kapıyorum Simon'un da artık Aşağı Dünya'lı olduğundan bahsetmiş miydim?? Ama hangisi olduğunu söylemeyeceğim, kitaptan okuyun :D :D
(O da kim derseniz; Clary'nin yakın arkadaşı, müzmin aşık  desem yeterli olur.)

Tüm bu olan bitenden sonra Merkez Enstitüyü ve sorumluları araştırması için Sorgucu'yu gönderir. İşler daha da karışır çünkü Sorgucu'nun da kendine göre hesapları vardır. Daha da kötüsü Valentine'in Jace ve Clary ile ilgili söylediği şeyi hazmetmeye çalışmak ikisi için de oldukça zordur ve ne yapacaklarını bilememektedirler. Tüm bunların üzerine yine de Valentine karşı savaşları devam eder.

İlk kitaptan sonra Küller Şehri de keyif içerinde okundu bitti. Yazarın kalemini zaten çok beğenmiştim. Yine ilk kitap gibi akıcı, dolu dolu ve aksiyonu bol. Yeni karakterler de katılıyor bu kitapla beraber. Her bir karakterini ayrı ayrı beğeniyorum. Hiç biri gereksiz durmuyor. Hepsine güzel kişilikler biçmiş. Yalnız Cassandra'ya çok kızıyorum Jace ve Clary'e bu kadar yüklenmesen olmaz mıydı? Ters bir vaktinde mi yazdın onları bilmiyorum ki? Zavallıcıklar hem psikolojik hem de fiziken çatışmadalar. Hele ki Jace diplerde sürünüyor. Cık cık olmaz yaniii.
Yine de onlar için "benim hala umudum var" şarkısıyla bu akşamki yazımı sonlandırıyorum ve gelsin sıradaki Camlar Şehri diyorum.



ARKA KAPAK

Vampirler, kurtadamlar, periler, gerçek aşk ve aklınızı başınızdan alacak kadar heyecan! Ölümcül Oyuncaklar can yakmaya devam ediyor!

Komada bir anne ve dünyayı yok etmeye kararlı bir baba.. Clary Fray, kurtadamlar, şeytanlar ve gizemli Gölgeavcılarıyla dolu, ürkütücü New York yer altı dünyasına doğru sürükleniyor. Geçmişiyle ilgili öğrendikleri yalnızca başlangıç. Şimdiyse dünyanın kaderi Clary’nin ellerinde. Yeni keşfettiği güçlerini ustaca kullanmayı ve asla kendisinin olmayacak bir erkeğe karşı hislerini dizginlemeyi başarabilecek mi? 

1 Şubat 2016 Pazartesi

Cassandra Clare - Kemikler Şehri -Ölümcül Oyuncaklar 1 [YORUM]


Orjinal Adı: City of Bones
Seri Bilgisi: The Mortal Instruments#1
Goodreads Puanı: 4.12
Türkçe Yayın: Artemis
Çevirmen: Selim Yeniçeri
Türü: Fantastik, Genç Yetişkin


YORUM

Merhabalar,

Fırtına gibi sürükleyici bir seriye başladım. Önce filmini izledim, çok hoşuma gittiğinden kitaplarını alayım dedim.Hangi tarihte aldığımı hatırlamıyorum bile aldığım gibi kitaplıkta sırasını bekleyenlerin arasına katıldı. 2013 sonrasından günümüze kadar geçen bir süreden bahsediyorum. Geçtiğimiz hafta nette dolanırken ne göreyim! Dizisini de yapmışlar ve ben hala okumaya başlamamışım. Filmini yeniden izledim, dizisini takip ediyorum ve kitaplarını da okumaya başladım. Anlayacağınız bu aralar hayatım Ölümcül Oyuncaklar oldu. Hatta kitap, film, dizi birbirine girdi diyebilirim.
Konusunu kısaca özetlersem; Clary Fray yakın arkadaşı Simon'la Pandemonium adlı gece kulübüne gittiklerinde birinin öldürülmesine şahit olur. Üstelik ondan başka kimse olanı biteni görmemektedir. Farkeder ki ölen aslında insan değildir. Daha sonradan öğreneceği ise yaratığı öldürenler Gölge Avcıları adı verilen gruptur. Enstitü adı verilen gizli bir sığınakta yaşayan Jace, Alec ve İsabelle  Gölge Avcısıdır, görevleri iblisleri yok etmektir. Clary'nin onları gördüğünü farkettiklerinde çok şaşırırlar. Çünkü sıradan olarak adlandırdıkları insanlar, kendileri istemedikçe onları göremez. Clary'nin onlarla karşılaşmasıyla bazı şeyler ortaya çıkmaya başlar ve bu arada Clary'nin ressam olan annesi oldukça garip bir saldırıya uğrar. Jace tam zamanında Clary'nin hayatını kurtarır ve onu Enstitü'ye götürür.  Clary tam bir muammadır, gölge avcılarının özellikleri taşımakta ama sıradan biri gibi görünmektedir. Gölge avcılarını ve aşağı dünya ile ilgili hiç birşey bilmemektedir. Annesi yaratıklar tarafından saldırıya uğramış ve kaybolmuştur. Üstelik adının anılması bile korku salan Valentine'den bahsedildiğini duymuştur. Clary annesini bulmak ve hayatındaki gizemi çözmek için
garip bir dünyanın kapısını aralar...

Ana konu olarak nefilim olan gölge avcılarını anlatırken, melekler, vampirler, kurt adamlar, periler, iblisler vs. aradığınız ne varsa bulabileceğiniz bir kitap, son derece özenli ve detaylı bir dünya yaratmış yazar.
Müthiş bir fantastik kurgu, yazarın içtiği neyse bana da ondan lütfen diyecek kadar oldum.
Oldukça akıcı bir anlatıma sahip ve dili de kesinlikle yormuyor. Başlayınca bırakamadım. Bir sayfa, bir sayfa daha derken bir baktım kitabı bitirmişim.
Herşey iyi güzeldi, hatta kendimi kitabın havasına da acayip kaptırmıştım. Ama yazar hiç hissettirmeden bombayı patlattı. Kitabın sonunda acayip bir ters köşe vaziyetindeyim. Öyle bir sonu yazarken ne düşünüyordun Cassandra demeden geçemeyeceğim. Hani öyle ki düşman başına bile vermesin denilecek cinsten. Buna rağmen benden tam puan aldı.
Şimdi merak ve umutla ikinci kitabına başlıyorum.

ARKA KAPAK

Vampirler, kurtadamlar, periler, gerçek aşk ve aklınızı başınızdan alacak daha birçok şey. Ölümcül Oyuncaklar hafızanıza kazınacak!

On beş yaşındaki Clary Fray, New York’ta Pandemonium Kulüp’e doğru yola çıktığında bir cinayete tanıklık edeceği hiç aklına gelmezdi.
Hele ki, bu cinayetin daha önce hiç görmediği acayip silahlara sahip tuhaf dövmeli üç genç tarafından işleneceğini hayatta düşünemezdi! Clary, polisi arayabileceğini biliyordu fakat ceset bir anda ortadan yok olunca ve canileri Clary’den başka kimse göremediği için durumu açıklamak pek kolay olmayacaktı!

Clary’nin onları görebilmesine çok şaşıran katiller kendilerini Gölgeavcıları olarak tanıtacaktı. Yani, dünyayı şeytanlardan arındırmaya ant içmiş gizli bir kabile!


24 Ocak 2016 Pazar

Fatma Erdek - Ben O Değilim [YORUM]


Yayınevi: Ephesus Yayınları
Türü: Romantik Komedi


YORUM

Bugün günlerden BEN O DEĞİLİM günü :) :)
Fatma Erdek, kitaplarını oldukça beğenerek okuduğum yazarlardan biri.
Sevgili yazarımız hem kapağından hem de konusundan anlaşılacağı üzere farklı bir tarz denemek istemiş.
Önceki eserleri dram ağırlıklıyken bu sefer romantik komedi yazmış, üstelik bir erkeğin dilinden.
Kitabın ana karakteri Arın çoğunluk kadınlardan oluşan bir aileye ve kendisine tıpatıp benzeyen bir ikize sahip. İkiz olayının en can alıcı noktası olan birbiri yerine geçme mevzusu da, bu kitabın başlangıç noktası. Arın ve Meriç fiziken birbirlerinin aynı olmalarına rağmen huy/karakter tamamen zıt. Arın efendi,oturaklı, ağırkanlı ve sorumluluk sahibiyken Meriç bir o kadar hoppa, sorumsuz, çapkın. Her şeye rağmen Meriç Arın'ın yumuşak karnı. Onun hatırı için Yunanistan'da kurduğu hayatı, uzatmalı sevgilisi Celia'yı geride bırakıp 3 haftalığına Meriç oluyor. Asıl hikaye de burdan sonra başlıyor zaten. Tıpkı romantik komedi filmleri gibi. Meriç yüzünden yaşadığı zor ve komik durumlar, kendisini cin gibi çarpan Tuna'yla karşılaşması, O'na aşık oluşu ve kendini bir türlü anlatamaması...
İşte böyle devam ediyor. Melekler Zamanı ve Erken Rüya Zamanlar'dan sonra okuduğum 3. kitabı.
Kaleminden yana eksiklik yok, yine her zamanki gibi güçlü, akıcı. Konuyu ele alışı, anlatımı güzel. Farklı bir türü deniyor olmasına rağmen Fatma Hanım'a mahsus tarz yine kendini belli ediyor.
Kitabı genel olarak beğendim ama yazarın daha önce okumuş olduğum kitaplarıyla karşılaştırırsam; onlara göre bir tık altında kaldı diyebilirim.
Nedenlerine gelirsek;
 Arın iyi hoş ama kitabın başlarında sadakatten dem vurup, bir anda Celia'yı unutması hoş olmadı. Tamam aşk bu bir anda da düşersin içine. Tuna'nın peşine düşmezden önce Celia ile olan durumuna noktayı koymasını beklerdim.
Arın'ın dilinden anlatımda fena değildi ama bunu olsa olsa bir kadın diyebilirdi/düşünebilirdi dediğim bir iki yer oldu.
Takıldığım noktalar haricinde güzel bir romantik komediydi. Laçkalaşmamış, biraz daha geleneksel tarzda bir aşk okumak, hem de biraz gülmek isterseniz tercih edebileceğiniz kitaplardan diyebilirim.



ARKA KAPAK


Siz hiç, birbirine tıpatıp benzeyen ikizler gördünüz mü? İşte ben onlardan biriyim... Adım, Arın Soylu.

Genç, yakışıklı, güçlü ve mutlu bir erkeğin hayatı, bir anda nasıl altüst olur? Kolay… Bunun için, serseri ikizinizle, akıl almaz bir oyunun içine girmeniz yeterli. Sadece üç haftalığına, başka birinin hayatını yaşamaya cesaret ederseniz, beraberinde gelecek bütün sürprizlere de hazırlıklı olmalısınız. 

Ben de hazırlıklıydım. Ta ki onu görene kadar... Tuna'mı… Bal rengi saçları ve güneş gibi parlayan yüzüyle, birdenbire hayatımı kökünden değiştirmişti. O benim beklediğimdi, o benim geleceğimdi. Onu elde etmeme kimse engel olamazdı. Hiçbir şey beni durduramazdı. Durduramadı da… 

Başardım mı? Evet! Onu aşkıma inandırdım. Onu kendime âşık ettim. Peki ya sonra? Hiçbir yalan sonsuza dek sürmez, öyle değil mi? Bir gün, hiç ummadığım bir anda, yalanımla yüzleşmek zorunda kaldım. Artık 'Ben o değilim' desem de bir faydası yoktu. Tuna bana inanmıyordu. Ne yapacaktım şimdi? Vaz mı geçecektim hayatımın kadınından? Elbette hayır! Bedelini ödeyip, seni kazanacağım, Tuna cadısı! Her ne olursa olsun… 

15 Ocak 2016 Cuma

Jessica Shirvington - Uyanış - The Violet Eden Chapters #1 [YORUM]




Orjinal Adı: Embrace
Seri Bilgisi: The Violet Eden Chapters #1
Goodreads Puanı: 4.01
Türkçe Yayın: Dex Kitap
Çevirmen: Deniz Başkaya
Türü: Fantastik, Melek, Genç Yetişkin,

YORUM

Yeni yılın ikinci yorumuyla sizlerleyim. Önce Lanetli, şimdi de Uyanış derken bu haftaki fantastik kotamı doldurdum.
Bu satırları yazarken farklı bir türe çoktan yelken açtım bile :) 
Uyanış fantastik türde yine çok bilinen bir konu üzerine -melekler- yazılmış bir kitap ve ben bu konuyu çok severim. 

  Konusundan birazcık bahsedecek olursam;
Işık ve karanlık meleklerinin var olduğu ayrı bir diyar mevcut. Bu meleklerin bazıları kendi istekleriyle dünyaya gelmeyi seçmişler, bazıları da kötülüklerinden ötürü dünyaya sürülmüşler. Bu nedenle bunlara sürgün melekler deniyor ve bir çoğu insandan üstün olduğu kibriyle dünyayı ve insanları yönetmek istiyor. Bir de grigoriler var. Bunlarda insanoğlunun koruyucuları. Grigoriler insan ve melek kırması gibi, 17 yaşlarında potansiyellerine ulaşıyorlar ve özgür irade çok önemli bir unsur. İşte kahramanımız Violet'te 17 yaşına girmek üzere ve o da bir grigori adayı. Bunu öğrenmek ciddi bir şok etkisi yaratıyor. Grigorilerin olayı da 5 duyuyla ilgili ama bu kısmı da daha somut olaymış iyiymiş. Bunların bir de kader ortakları oluyormuş, birbirinin ilk yardımcısı gibi bir durumları var. 

Aslında görüldüğü gibi konu fena gitmiyor. 
Amma velakin doyurucu, istediğimi alabildiğim bir kitap olmadı malesef. Sen konuyu daha olgunlaştıracağına, daha şaşırtıcı ögelerle süsleyeceğine gıcık bir aşk üçgenini gözümüze sok!! 
Tamam olsun ama yerli yerince olsun,ana hikayenin yerini alınca insanın keyfi kaçıyor. 

Karakterlere gelince;
Ana karakter olan Violet çok zayıftı bence. Ana karakterin güçlü yansıtıldığı kitapları daha çok seviyorum. Etki altında kalan, saçma sapan kararlar veren bir kız hiç hoşuma gitmedi. 
Lincoln'de grigori ortak olarak pek kağıt üzerinde kaldı (lafa bak, kitap bu tabii kağıt üzerinde olcak dimi :D :D, ama siz anladınız onu, öyle bir yazacaksın ki ete kemiğe bürünecek karakter) 
Sanırım bir tek Phoenix üzerinde özene bezene çalışılmış, şahsen fena değildi. Ama onun sonu da ne olacak bilemem :D

Anlayacağınız üzere pek keyif aldığım bir okuma olmadı. Devam kitapları çıkar mı bilmiyorum ama sanırım aklım kalır da alırsam Phoenix yüzünden olacak. 


ARKA KAPAK

"Kader, aşk ve yenilmez karanlık güçler üzerine büyüleyici bir hikaye." The Sun-Herald Violet'ın tek isteği Lincoln'la olmak. Ancak Lincoln ikisini ayıracak kadar büyük bir sırrı saklıyor. Bir de Phoenix var. Aşırı tutkulu ve gizemli olsa da Violet'ın başı sıkıştığında hep yanında olan Phoenix. Violet bir gün kendisini meleklerin intikam peşinde koştuğu ve insanların savaşçı olduğu ışık ve karanlık arasındaki mücadelenin ortasında buluyor. Bu savaşta neleri feda edeceğine hemen karar vermesi gerekiyor. Yanlış seçim, sadece kendi hayatının değil, dünyanın da sonu olabilir.

13 Ocak 2016 Çarşamba

K. A. Tucker - Lanetli - Causal Enchantment #1 [YORUM]

Orjinal Adı: Anathema
Seri Bilgisi: Causal Enchantment #1
Goodreads Puanı: 3.86
Türkçe Yayın: Yabancı Yayınları
Çevirmen: İnci Nazlı
Türü: Fantastik, Vampir, Genç Yetişkin, 

YORUM

Merhabalar,
Yine uzun bir aradan sonra yeni bir yorumla sizlerleyim...
Elimde çok sayıda okunmayı bekleyen kitap var, iş güç de cabası... ve seçim yapmak da zor. 
Ben de bu sefer tercihimi 2015 yılı Nisan ayında almış olduğum ve okumasını her nedense 2016'ya bıraktığım Lanetli kitabından yana kullandım. Bende bir huy vardı -vardı diyorum çünkü allahtan gayet törpüledim- bir kitabı çıkar çıkmaz almak, bari aldığım gibi okusam. Nerdee, şekil a da görüldüğü üzere bunca ay bekledi. Esasen çok daha fazla süredir bekleyen de var :) :)
Kapağı ilk gördüğüm zamanı hatırlıyorum, çok beğenmiştim. Sanki bilim kurgu filminden çıkmış gibiydi. Çok beğenmeme rağmen kapağın kitabın türüyle pek de ilgili olmadığını belirteyim. Daha çok fantastik-paranormal türde bir kitap. Hatta tanıtım yazısından türü biraz daha daraltabiliyorsunuz. :) (vampirler)

Ana karakterimiz Evangeline'in hayatı Sophie ile karşılaşmasıyla değişir. Son derece yağmurlu bir günde Sophie'nin fenerine çarparak kırılmasına neden olur. Zararı nasıl ödeyeceğini bilemez, Sophie karşılığında kafesinde onu işe alır. Ama bu çok kısa sürer, Sophie'nin kafeyi kapatarak başka yere gitmesi gerekir. Evangeline çok üzülür çünkü yapayalnızdır. Sophie onu da davet eder ve birlikte bir yolculuğa çıkarlar. Gittikleri yerde onları Sophie'nin arkadaşlarım dediği Viggo ve Mortimer karşılar. Olağanüstü zengindirler ve Evangeline'e karşı çok ama çok iyi ve cömertlerdir. Ama bir süre sonra Evangeline kendini hapis gibi hisseder üstelik açıklayamadığı şeyler görür. Özellikle kabuslarında cinayetler, farklı dünyalar, farklı insanlar görür.   Oysa ki gerçek ve rüyalar birbirine karışmıştır ve Sophie'nin de Viggo ve Mortimer'in de Evangeline üzerinde hesapları vardır.

Kitaba başlarken öyle çok aman aman beklenti içerisinde değildim, bildiğiniz üzere oldukça çok işlenen bir konu. Daha da üzerine ne konabilir dediğim bile oldu. Bu anlamda beni şaşırttı diyebilirim.  Bulunmaz hint kumaşı gibi bir tabir kullanamasam da yazar bir şekilde anlatımıyla, kurgusuyla kaleminden keyif aldırıyor. Başlarda biraz durağan olsa da olay örgüsü ilerledikçe aksiyon da artıyor ve hikayenin içine çekiliyorsunuz. Evangeline'in saflığı ve yalnızlığı başlarda birazcık sinir bozucu olsa da ilerleyen aşamalarda mantıklı bir sebeple kabul edilebilir hale geldi. Hikayedeki ana erkek karakterimiz olan Caden ve grubu bana biraz Alacakaranlık'taki Cullen ailesini anımsattı. Karakterlerini genel olarak başarılı buldum. Çok basit ve tahmin edilebilir tiplemeler değildi. Özellikle bazı karakterlerin iyi mi kötü mü olduğu konusunda tereddüte düşüyorsunuz, Kitabın sonu itibariyle merak ettiğim konular oldu. Bunun da  bir giriş kitabı olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Diğer kitaplarda biraz daha detay alabileceğiz sanırım.  Tür olarak içinde bir çok öğeyi harmanlaması da ayrı bir keyif unsuru, aşk, vampirler, cadılar,sırlar, aksiyon, mücadele ve bir çok fantastik öğe hepsi bir arada.
Açıkcası devam kitabını merakla bekliyorum.

ARKA KAPAK

"Aşk, macera, tehlike, ihanet… bu seride hepsi var." 
-The Bookish Babes-

"Dozunda macera ve aşk beni kitabın içine çekti ve sonuna kadar koltuğumun kenarında tuttu." 
-Shelly Crane, New York Times ve USA TODAY Çok Satan Yazar-

"Bu hikâyede hiçbir şeyi tahmin etmeniz mümkün değil!" 
-Magical Urban Fantasy Reads-

Evangeline gençlik yıllarında adeta görünmezdi. Koruyucu ailesi duygusuz bir robota benziyordu ve sınıf arkadaşları genel olarak o yokmuş gibi davranıyorlardı. On sekiz yaşına girmek üzereydi ama tamamen yalnızdı ve birileriyle bağ kurmak için yanıp tutuşuyordu. Herhangi birisiyle…

Bir kafede Sofie ile karşılaştığında aradığı kişiyi bulduğunu düşünmüştü. Sofie'nin asistanı olması için sunduğu teklifi kabul ederek her şeyini geride bırakıp Manhattan'a taşındığında, kendisini pırlantaların ve sınırsız harcanan paranın sıradan olduğu, lüks bir dünyanın içinde bulmuştu.

Tüm bu cömertliğin ortasında, etrafında dönen gariplikleri göz ardı etmesi son derece kolaydı: Sofie'nin sergilediği tuhaf ve şiddet eğilimli davranışları, canavar gibi koruma köpekleri. Hatta kâbuslarında gördüğü kanlı cinayetleri, mağaralarda yaşayan evsizleri ve beyaz gözlü iblisi, özellikle de yakışıklı Caden'ı. Ama bir gece uyandığında boynundaki diş izleri bu peri masalının çabucak uçup gitmesine neden olmuştu. Yavaş yavaş Sofie'nin ve arkadaşlarının sırları ortaya çıkıp da diş izlerinin açıklaması ve rüyaları netleştikçe, gerçeğin hayal bile edemeyeceği kadar korkunç ve gizemli olduğunu fark etmişti. Şimdi, Evangeline'in yalanlarla dolu bir dünyada hayatta nasıl kalacağına karar vermesi gerekiyordu!