27 Ocak 2014 Pazartesi

RKBT Okuma Etkinliği - W. Bruce Cameron - Canım Köpeğim [YORUM]



Orjinal Adı:  The Dogs of Christmas
Seri Bilgisi: -
Goodreads Puanı: 4.01 
Türkçe Yayın: Yabancı Yayınları
Çevirmen: Seda Çıngay




Yorumum
Can Dostum ve Can Dostumun Yolculuğu kitaplarına bayılmıştım. Yorumlarım için tık tık ve tık tık
Yeni yılda yine köpeklerle ilgili bu sevimli kapağa ve çok şirin ayraca sahip kitabıyla buluştuk. (Kapağı ilk gördüğümde "seni yirim yirim" nidalarıyla ortalığı inlettiğimi biliyorum.) Sonra da RKBT ekibimizdeki arkadaşlarla mini bir okuma etkinliği yapalım dedik. Bence iyi de oldu :D :D
Öncelikle şunu belirtmeliyim, 3 kitapta köpekleri konu alırken mini seri olan Can Dostum'a göre biraz daha farklıydı Canım Köpeğim. 
Can Dostum ve Can Dostumun Yolculuğu kitapları bir köpeğin bakış açısıyla anlatılırken Canım Köpeğim bir insanın  bakış açısıyla anlatılıyor. Tabii yazardan alıştığım gibi bir anlatım beklediğim için ilk etapta yeniden bir alışma süreci yaşamak durumunda kaldım. Beklentiler bu anlamda önemli oluyor. :D
Kitabın konusuna gelirsek Josh Michaels küçük bir dağ kasabasında yaşayan, sevgilisi tarafından terkedilmiş, biraz izole bir yaşam süren bir adamdır. Bir gün komşusu acil bir durum nedeniyle köpeğine bakmasını ister. Josh için bu kesinlikle kabul edilebilir değildir. Hayır diyemeden komşusu köpekle çıkagelir. Bu tam bir şok olur çünkü hayatı boyunca köpek bakmadığı gibi bir de nerdeyse doğurmak üzere üzere bir köpekle karşı karşıyadır.Sonrasında ise Josh'un hamile köpek Lucy'e bakma çabaları, yavrulara kol kanat gerişi, onları sahiplenişi ve yeni bir aşka yelken açışını anlatıyor.
Yukarıda bahsettiğim gibi Josh biraz izole bir hayat yaşıyor, tek sebebi sevgilisinden ayrılması değil, çocukluğundan gelen bazı sorunları da var. Bu nedenle biraz içe kapanık, kendine güven sorunu yaşayan bir karakter. Ancak Lucy ve yavru köpekler sayesinde hayatına yeni bir anlam katıyor, kendine güveni yerine geliyor. Yazar Josh'un onlara bağlılığını oldukça iyi anlatmış. Onları bir hayvan olarak değil de tıpkı insan yavrusu gibi görmesi, bebeklerim diye sevmesi beni cidden çok duygulandırdı. Onlara nasıl bakacağı konusundaki endişelerini ve çabalamasını okumak oldukça güzeldi.  Eleştireceğim bir nokta ise Josh'ın yeniden aşık olduğu Kerri karakteriydi. Konu Josh ve köpeklerle ilgili olunca ağırlık onlara verilmiş gibiydi. Kerri nasıl desem, biraz antipatik geldi. Nedense onun hakkında bir yapaylık hissi oluştu bende.
Lucy ve sevimli köpekçikler Sophie, Lola, Oliver, Rufus ve Cody. Onları o kadar güzel anlatmış ki, hepsini tek tek kucaklayıp sıkı sıkı sarasım geldi. İçlerinden Rufus ve Cody'nin halleri ayrı bir dokundu yüreğime... Hatta bakma imkanımız olmadığını bilmeme rağmen eşime bizde köpek edinelim diye yalvardım. Okumayı düşünenler için notum, ilk iki kitaptan bağımsız olarak düşünürseniz, okuması oldukça keyifli bir kitap.

Ön okumasını daha önce yayınlamıştım, henüz bakmadıysanız veya yeniden okumak isterseniz;

Ön Okuma


Değerlendirmem


3.5 - Nerdeyse ortalamanın oldukça üstündeydi, keyif aldım




***
2006′da Ulusal Köşe Yazarları Derneği’nden En İyi Mizah dalında ödül alan ve 2011′de YILIN KÖŞE YAZARI seçilen W. Bruce Cameron’dan yepyeni bir roman. Yazar bu romanında, diğer romanlarının aksine bir köpeğin varlığının amacını bulma serüvenini değil, daha önce hiç köpek sahibi olmamış birinin yaşam amacını bulma serüvenini anlatıyor. Hiç beklenmedik bir anda, hayatınız köpekler tarafından değiştirilse ne olurdu? “Köpekleriniz varsa, sizi severlerdi. ‘Yeni bir ilişki’ aramayı akıllarının ucundan bile geçirmezlerdi.”Yine elinizden düşüremeyeceksiniz.




22 Ocak 2014 Çarşamba

RKBT 14.TUR || 3. Gün || Mary E. Pearson - Hayata Uyanmak || YORUM


Orjinal Adı:  The Adoration of Jenna Fox 
Seri Bilgisi: Jenna Fox Chronicles #1
GoodReads Puanı: 3.73 
Türkçe Yayın: Nemesis Kitap
Çevirmen: Gamze Tokgöz



Yorumum

Nemesis Kitap yeni yıla farklı türlerde oldukça eğlenceli, ilgi çekici  kitaplarla girdi. Bunlardan biri de "Hayata Uyanmak" kitabı oldu. Hatta favori kitabımız şeklinde tanıtımlar girdiler. Eee öyle olunca insan oldukça merak ediyor değil mi? Neyse ki tur ile birlikte merakımızı yenmek kısmet oldu.
Arka kapak yazısından başlamak istiyorum, öncelikle ser veren sır vermeyen tarzda yazılmış. Sadece hafıza kaybıyla ilgili gibi görünüyor ama aslında içinden daha daha neler çıkıyor. O yüzden salt arka kapak yazısına bakıp aa şöyleymiş, ya da böyleymiş diye kesin yargıya varmamanızı öneririm.
Ön kapağa gelelim. Konuyu vurgulayan bir kapak olması açısından goodreads'dan bulduğum, puzzle'lı kapak daha güzel gibi görünse de bizde çıkan kapakta fena değil diye düşünüyorum.
Türüne bakarsak; bu kitap için bilimkurgu dram diyebilirim. Ayrıca Young Adult kısmını da atlamamak gerek. Bilim kurgu derken lütfen sağdan soldan terminatörler çıkacaklar diye beklemeyin. Ya da ne bileyim, büyük felaketler sonrasında bir avuç kalmış insan topluluğu ve buna benzer şeyler beklemeyin. :D :D
kitabın konusuna gelirsek, Dünya ve oldukça ileri bir tarih, kahramanımız Jenna Fox, kendisi geçirmiş olduğu bir kaza sonucu 1 yıl komada kalıyor. 17 yaşında uyandığında geçmişine dair hiçbir şey hatırlamadığını farkediyor. Ailesinin geçmişine dair bilgiler edinmesi için verdiği video kayıtlarını izliyor ama izledikleri hafızasını yavaş yavaş yerine getirse de açıklayamadığı şeyler var. Kendini farklı hissediyor. Birşeylerin yanlış olduğu hissi ve onu öğrenme isteği oldukça güçlü. Gerçeği öğrendiği anda farklı bir boyutta kendini sorgulamaya başlıyor. Konuyla ilgili fazlaca detaya girmiyorum çünkü bundan daha fazla yazacağım herşey spoilere girer diye korkuyorum. 
Anlatım ve dil açısından değerlendirdiğimde; tanımlayıcı ve mekanik bir anlatım tarzı var. Kısa ve basit cümleler kullanılarak şimdiki zamanla anlatım yapılmış. Bana göre okuması oldukça rahat ve akıcıydı. Yazar o kadar becerikli bir şekilde yazmış ki, ta başından beri her cümle, her diyalogda birşeylerin yanlış gittiğine dair fikrine kapılmıyorsunuz, kesin birşeyler yanlış diyorsunuz. Ama neyin yanlış olduğunu şıp diye de bulamıyorsunuz.
Tür olarak bilim kurgu dram demiştim. Yazar burda dozu o kadar iyi ayarlamış ki, ne aşırı dramla ne de çok aşırı bilim kurguyla okuyucu sıkmadan kararında bir kitap ortaya koymuş. Bir hafıza kaybıyla başlayıp, anne babanın çocuğu için neleri göze alabileceğine, insanlık kavramına, bilimsel etik ya da ahlak konularına da dokunup,olması ya da olmaması gereken sınırlara da değinen ve düşündüren bir kitap kurgulamış. Serinin devam kitaplarını merakla bekliyorum.


Değerlendirmem


4-Ortalamanın oldukça üstündeydi, keyif aldım



Hoşçakalın, sevgiyle kalın
Çiğdem


***

"Sürekli artan temposuyla, son zamanların en sürükleyici hikâyesi." Publishers Weekly
Benim bir kimliğim vardı.
Adım vardı: Jenna Fox.


Bana öyle olduğunu söylediler. Oysa ben, bir isimden daha fazlasıyım. Bana söyledikleri şeylerden daha fazlası Önüme koydukları durum değerlendirmeleri ve rakamsal verilerden daha fazlası İzlettikleri videolardan fazlası
Daha fazlası Ama ne kadar fazlası olduğundan emin değilim. Çünkü hatırlamıyorum. 
Yüzümü ellerinin arasına almış ve Küçük meleğim, demişti babam, sabırlı ol. Her şey sana geri gelecek. Zamanla hepsini geri kazanacaksın; zamanla Şimdi baktığımda, yürüyüşümün normale döndüğünü söyleyebilirim. Ama aynı şeyi hafızam için söyleyemiyorum. Annemi, babamı ya da Lilyyi hatırlamıyorum. Bir zamanlar Bostonda yaşadığımı da hatırlamıyorum. Kazayı hatırlamıyorum. Jenna Foxu hatırlamıyorum.


Babam zamanla her şeyi geri kazanacağımı söylüyor. Zaman iyileştirir, diyor. 
Bense ona söyleyemesem de, zamanın ne olduğunu hatırlamıyorum











20 Ocak 2014 Pazartesi

RKBT 14.TUR || 1. Gün || Mary E. Pearson - Hayata Uyanmak || Tanıtım - Ön Okuma - Çekiliş




Renkli Kalemler Blog Tur olarak Nemesis Kitap'tan Hayata Uyanmak kitabının turuyla yeniden sizlerleyiz.
İlk günümüzde Tanıtım,Ön okuma ve Çekiliş için benim bloguma misafirsiniz.

Tanıtım

"Sürekli artan temposuyla, son zamanların en sürükleyici hikâyesi." Publishers Weekly
Benim bir kimliğim vardı.
Adım vardı: Jenna Fox.

Bana öyle olduğunu söylediler. Oysa ben, bir isimden daha fazlasıyım. Bana söyledikleri şeylerden daha fazlası Önüme koydukları durum değerlendirmeleri ve rakamsal verilerden daha fazlası İzlettikleri videolardan fazlası
Daha fazlası Ama ne kadar fazlası olduğundan emin değilim. Çünkü hatırlamıyorum.
Yüzümü ellerinin arasına almış ve Küçük meleğim, demişti babam, sabırlı ol. Her şey sana geri gelecek. Zamanla hepsini geri kazanacaksın; zamanla Şimdi baktığımda, yürüyüşümün normale döndüğünü söyleyebilirim. Ama aynı şeyi hafızam için söyleyemiyorum. Annemi, babamı ya da Lilyyi hatırlamıyorum. Bir zamanlar Bostonda yaşadığımı da hatırlamıyorum. Kazayı hatırlamıyorum. Jenna Foxu hatırlamıyorum.

Babam zamanla her şeyi geri kazanacağımı söylüyor. Zaman iyileştirir, diyor.
Bense ona söyleyemesem de, zamanın ne olduğunu hatırlamıyorum


Ön Okuma 


ve çekiliş....
(sonuçlar RKBT facebook sayfamızda açıklanacak)




Tur takvimimiz



hoşçakalın, sevgiyle kalın...
Çiğdem

18 Ocak 2014 Cumartesi

W. Bruce Cameron - Canım Köpeğim - Tanıtım ve Ön Okuma





Yazarın Yabancı Yayınlarından çıkan 3. kitabı Canım Köpeğim'de dün itibariyle raflara çıktı. Önceki iki kitabını okumuş ve çok beğenmiştim,yorumlarım için tık tık ve tık tık.
Tabiki bu kitabını da okuyacağım :D :D :D öncelikle tanıtımını ve ön okumasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Yabancı Yayınlarına bizi yazarın yeni kitabıyla buluşturduğu için çok teşekkürler

Tanıtım

Canım Köpeğim 

2006da Ulusal Köşe Yazarları Derneğinden En İyi Mizah dalında ödül alan ve 2011de YILIN KÖŞE YAZARI seçilen W. Bruce Camerondan yepyeni bir roman. Yazar bu romanında, diğer romanlarının aksine bir köpeğin varlığının amacını bulma serüvenini değil, daha önce hiç köpek sahibi olmamış birinin yaşam amacını bulma serüvenini anlatıyor. Hiç beklenmedik bir anda, hayatınız köpekler tarafından değiştirilse ne olurdu? "Köpekleriniz varsa, sizi severlerdi. Yeni bir ilişki aramayı akıllarının ucundan bile geçirmezlerdi."Yine elinizden düşüremeyeceksiniz.


ve son olarak kitaptan tadımlık bir ön okuma :D :D







14 Ocak 2014 Salı

Sarah Crossan - Nefes ( Breathe Serisi # 1) - [YORUM]

Orjinal Adı:  Breathe 
Seri Bilgisi: Breathe #1
GoodReads Puanı: 3.68 
Türkçe Yayın: Dex Kitap
Çevirmen: Serkan Göktaş



Nefes'i 2013 Ekim ayında almıştım ama ancak bu  hafta sonu okunacaklarımın arasına sıkıştırdım. Öncelikle kapaktan başlayım, keşke orjinal kapak kullanılsaymış diyorum. Neden mi? Çünkü kitabın içeriğine kesinlikle cuk diye oturmuş. 

Evet tür olarak distopya, bu tarz kitapları ayrı bir seviyorum, tek derdim çoğunluğunun young adult olması. Yaş itibariyle biraz büyük kalıyorum ama idare edeceğiz artık :D 
Nefes kahramanlarımız 16-18 yaş aralığındalar. Üç ana karakterimiz var. Quinn, Bea ve Alina. Bulundukları dünya "tükeniş"i yaşamış. Ağaçları yok ederek, denizleri kirleterek hayat kaynaklarından oksijeni tüketmişler. Nefes adı verilen kuruluş yapay oksijen sağlamış ve de dünyada "koza" adı verilen fanuslar yapmış. İnsanlar sınıflandırmaya tabi tutularak ona göre oksijen alması sağlanmış. "Asıllar" tabir yerindeyse oksijenin kaymak tabakasını alan kesim, "Yedekler" zar zor oksijen sağlayan endişeli kesim, bir de "Direnişçiler" Nefes'e karşı çıkan, insanları kendilerine mecbur bıraktığını düşünen,inanan kesim. Yaşam kaynağı olan oksijen çok ama çok az, paran varsa alırsın yoksa... Tahmin edebilirsiniz.
Kitabın başından itibaren anlatımlar bu üç kesime mensup olan Quinn, Bea ve Alina tarafından yapılıyor. Bir anlamda yaşananlara ilişkin her birinin düşüncesini, bakış açısını görebiliyoruz. Tekrardan konuya dönersek, Quinn ve Bea yakın arkadaşlar ancak Quinn asilken Bea bir yedektir ve kendisi/ailesi için gelecek kaygısı taşımaktadır. İki arkadaş Koza dışına turistik gezi yapmak isterken yolları Alina ile kesişir. Alina ise ailesini kaybetmiş bir direnişçidir ve Nefes'e karşı durmaktadır. Quinn'in Alina'ya ilgisi Bea'nın da Quinn'e ilgisi (aşk üçgenide geldi diye düşünmeyin, sadece kısa süreli üçgenimsi birşey diyelim :D ) Quinn ve Bea'nın Alina'nın peşinden gitmelerine ve farkında bile olmadıkları gerçeklerle karşılaşmalarını sağlıyor. Kitap hakkındaki genel düşüncem, oksijensizlik gibi farklı bir konuyu işliyor olsa da çevresel mesajlar veriyor olsa da sıradanın sadece bir tık üstünde kaldı şeklinde oldu. Aksiyonsuz bir kitap değildi ama benim için çok da harıl harıl okuyacağım heyecanın tavan yapacağı bir kitap olmadı malesef...

Değerlendirmem;


2.5 - Nerdeyse orta karar, idare eder

***

Oksijen dünyada en çok bulunan elementti ama bir gün tükendi. 
Tükenişten sonra hayatta kalmak isteyenler, şimdi nefes almak için para ödemek zorundalar. Peki ya ödeyemeyenler? Ya da her şeyin daha farklı olabileceğini düşünenler?

Üç genç bir gün, tüm yaşamlarını geride bıraktı...
Alina, değişimin gerçekleşeceğine inanan bir Direnişçiydi.
Quinn, hiçbir zaman hava için endişelenmemiş bir Asıl.
Bea ise her zaman hava için endişelenmiş bir Yedek.

Bir noktada kesiştiler ve hayatlarından çok daha fazlasını değiştirdiler.

Sarah Crossanın tüyler ürpertici ve kışkırtıcı hikayesi, daha güzel bir dünya hayaline dayanıyor ve cesur kahramanları umut, korku ve heyecanla savaşıyor.




11 Ocak 2014 Cumartesi

Julianna Baggott - Pür [YORUM]


Orjinal Adı:  Pure 
Seri Bilgisi: Pure #1 
GoodReads Puanı: 3.75 
Türkçe Yayın: Dex Kitap 
Çevirmen: Tülin Er




Yorumum


Bu aralar Dex indirimlerini kaçırmamak için elimdeki serilerin ilk kitaplarını bitirmeye çalışıyorum.:) Bizim gibi kitap canavarlarını ancak indirimler paklıyor, haksız mıyım? Fi tarihte D&R indiriminden almış olduğum Julianna Baggott - Pür kitabını bitirdim. Önce fiyat uygunluğu (5.63 TL) sonra da konusu biraz ilginç olduğunu düşünmem sebebiyle almıştım. İlk elime aldığımda ne kadar kalın bir kitap (492 sf.) kısa sürede bitmez bu dediğimi anımsıyorum ve kapağı nedense çok da hoşuma gitmemişti. Bitirdiğimde kitabı okumayı geciktirmekle haksızlık yaptığımı anladım. Değişik bir dünya söz konusuydu. İnfilaklar denen patlamalardan sonra dünya nufusunun büyük bir çoğunluğu ölüyor. Kalanlar (Büyük bir kısmı) ise, akla hayale gelmeyecek şekilde vucut deformasyonlarına uğruyorlar. Aslında aklın mantığın alamayacağı şekilde "kaynaşıyorlar"diyelim. Taşa, toprağa, cama ya da başka bir insana veya hayvana... Bir de bundan kurtulanlar var, kubbe adı verilen yerde yaşayanlar. Bunlara Pür deniliyorlar. Hiç bir deformasyonlara uğramamış insanlar.  Kitabın ana karakterleri olan Pressia ve Partridge'de bu iki kesimden. Pressia İnfilaklardan nasibini almış yüzünde bir yara izi var ve patlamada bir eli oyuncak bebeğinin başıyla kaynaşmış, Partridge ise kubbeden annesini aramak kaçmış bir pür. İkisi de mahvolmuş bir dünyada bir yandan hayatta kalmaya çalışırken bir yandan geçmişlerini araştırıyorlar.  Kitabın başları ağır ve kasvetli olmasına rağmen (kaynaşmaları ve yaşanan travmaların etkilerini anlatmasından kaynaklı) ilerledikçe hareketleniyor. Macera, entrika, ihanet, hayatta kalma savaşı ve ufakta olsa aşkın filizlenmesi... Ne ararsan var gibi yani. Başlarda sebebi bilinmeyen infilakların sebebi ve kaynağı anlaşılıyor.  Spoiler gibi olcak ama biraz muallakta bırakarak açıklayım: Karakterlerden birinin ebeveyninin bu işte parmağı var. Konu olarak bana farklı geldi. Anlatım olarak da oldukça akıcıydı. Genelde okuduğum kitaplar iki karakter üzerine kuruluyken burda çok sayıda karakter mevcut ve hepsinin ayrı hikayesi var.  Bu da hoşuma giden ayrı bir nokta oldu.

Alıntılar: 

Burada olduğunuzu biliyoruz, kardeşlerimiz. Bir gün Kubbe'den çıkacağız, barış zamanında buluşmak için sizlerle. Şimdilik uzaktan izliyoruz, merhametle... 

**** 
Bir Pür yak ve külünü solu 
Bağırsaklarını sök, kuşak olsun. 
Saçlarını eğir, ip olsun. 
Ve kemiklerinden, Pür sabunu yap. 
Yıka yıka yıka. Bir iki üç. 
Yıka yıka yıka. Benim adım Pür. 

Değerlendirmem


3.5 - Nerdeyse ortalamanın oldukça üstündeydi, keyif aldım.


***

Pür  

Burada olduğunuzu biliyoruz, kardeşlerimiz. 

Pressia, Infilakları ve ondan önceki hayatını hayal meyal hatırlıyor. Büyükbabasıyla birlikte yasadıkları delikte, insanlığın kaybettiği şeyleri düşünüyor: lunaparkları, sinemaları, doğum günü partilerini, anneleri ve babaları. Her şey küle döndü, hırpalandı, hiç iyileşmeyecek derecede yara aldı ve zarar gören bazı bedenler, bambaşka nesnelerle bütünlesti. Şimdi herkesin askeri eğitim görmesi gereken yaşa geldi Pressia. Tabii iki ihtimal var. Ya asker olacak ya da bedeni fazla zarar gördüyse eğitimdeki askerlerin canlı hedef tahtası olacak. Pressianın kaçması gerek. 

Bir Pür yak ve külünü solu.  

İnfilaklardan tek bir yara almadan kurtulanlar da var. Pürler. Gökyüzündeki kubbelerinde, yerdeki insanlardan daha üstün olan, sağlıklı bedenlerini ve zihinlerini koruyacak şekilde yaşıyorlar. Bir Pür olan Partridge, kendini burada kapana kısılmış ve yalnız hissediyor, bir de farklı. O da kayıplarını düşünüyor sık sık, belki yuvası dağıldığı için. Babası duygusal olarak soğuk bir adam, ağabeyi intihar etmiş ve annesi, İnfilaklar sırasında Kubbeye adım atamadan kaybolmuş. Bu yüzden, birinin ağzından kaçan bir sözcük, annesinin hala hayatta olma olasılığını ona çıtlatınca, hayatını riske edip Kubbeyi terk ediyor ve annesini bulmaya koyuluyor. 

Pressia ve Partridge karşılaşıyorlar. Tüm dünya başlarına yıkılıyor. 





Toni Blake - Aşkların Son Durağı [YORUM]


Orjinal Adı:  Sugar Creek 
Seri Bilgisi: Destiny #2 
GoodReads Puanı: 4.08 
Türkçe Yayın: Nemesis Kitap 
Çevirmen: Eda Tevrizci




Yorumum

Nemesis Kitap’la Rachel Gibson kitaplarıyla tanışmıştım. Tabi sonrasında devamı da geldi Mary Wine’lar, Jill Shalvis’ler ve son olarak Toni Blake’ler… Bugünkü yazımın konusu ise Toni Blake – Aşkların Son Durağı.  Temmuz ayında çıkarmış olduğu dört kitaptan biri de Aşkların Son Durağı’ydı. Öncelikle kapak dizaynı ile oldukça dikkatimi çekti. Orijinal kapak değil, ancak orijinal kadar iyi –belki de daha iyi. :) -  Kitap yazarın Destiny adlı serisinin ikinci kitabı. Ohio’da aynı zamanda seriye adını veren Destiny adlı bir kasabada geçiyor. Bir seriye ikinciden başlamak olmaz dedim ve öncelikle serinin ilk kitabını okudum. (Deli Dolu Bir Yaz) İlk kitapta eşi tarafından aldatıldığı için Destiny’e geri  dönen Jenny ve gençliğinde kanunlarla arası çok da hoş olmayan Mick’in hikayesi anlatılıyordu. –Unutmadan her iki kitabın da kesinlikle yetişkinlere yönelik olduğunu belirteyim-  Aşkların Son Durağı’nda ise, önceki kitapta isimleri geçen Rachel Farris ve Mike Romo’nun hikayesi anlatılmış.  Rachel kendini yıllar önce Destiny’den Chicago’ya atmış, bir daha geri dönmek istemiyor ancak çok sevdiği büyükannesi Edna’ya yardım etmek için kendini Destiny’de bulmuş. Mike Romo ise çocukken kardeşinin kaybı nedeniyle kendini suçlayan ve içine kapanık bir polis memuru. Üstelik çapkın. İkisi de birbirlerine düşman iki ailenin çocukları. Kader ikisini bir araya getiriyor ve Destiny’nin sihri ikisini de sarıveriyor. Hikayeyi ilk kitaba kıyasla daha çok sevdim. Her ikisinin de burunlarından kıl aldırmadan birbirlerinin karşısında dikilmelerini izlemek oldukça keyifliydi. Aralarındaki çekimden kurtulma çabaları birbirlerinden uzaklaşacaklarına daha da yakınlaştırdı. Rachel ile Mike’ın arasındaki adı konulmamış çekimin yavaş yavaş aşka dönmesini izlerken bir yandan da aileler arasındaki düşmanlığın sebebini de kitabın içinde ayrı bir hikaye olarak anlatan Edna’dan öğrendik. (Rachel kadar bende hikayeyi merak ettim. Tatlı ihtiyar Edna Rachel’ı meraktan kıvrandırmak için arkası yarın şeklinde ve canının istediği zaman anlattı.)  Ayrıca Büyükanne Edna’nın oldukça sevimli biraz da oyunbaz karakterini okumak güzeldi.  Tam yaza uygun, kıpır kıpır, eğlenceli, bir yandan komik bir yandan romantik bir kitaptı. Elime aldığımda sayfalar birbiri ardına keyifle çevrildi. Ama bir kez daha hatırlatmak istiyorum, kitap yetişkinlere yönelik ve cinsellik dozu bana göre biraz fazlaydı.

Değerlendirmem



3.5 - Nerdeyse ortalamanın oldukça üstündeydi, keyif aldım.

***


Aşkların Son Durağı  
Yol seni götürmeden,son durağın neresi olduğunu bilemezsin.. 

Peşinden sürükleneceğiniz büyüleyici bir öykü..Robyn Carr 

Ohio,Destinyye hoş geldiniz. İki büyük ailenin son 50 yıldır düşman olduğu kasabaya… Rachel Farris büyükannesine yardım etmek için yıllar sonra Destinyye döner. Yıllardır düşman oldukları aileden bir tek Mike Romo kalmıştır kasabada. Birbirleriyle karşılaşmaları uzun sürmez. Didişmekten başka bir şey bilmeyen iki düşman ailenin çocukları olarak birbirlerine iyi davranma şansları bile yoktur. Arkadaş olmaları imkânsızdır; birbirlerine âşık olma ihtimalleri ise sohbet konusu bile edilemez. Oysa Destiny sihirli atmosferiyle fırsat kollamaktadır; onları bir araya getirmek ve hem birbirleriyle hem de geçmişleriyle barıştımak için.


RKBT 13.TUR || 3. Gün || Rupert Thomson - Mahremiyet || YORUM


Orjinal Adı: Secrecy
Seri Bilgisi: -
GoodReads Puanı: 3.38
Türkçe Yayın: Altın Bilek Yayınları




Yorum

Uzun zamandır beklediğim kitaplardan biri de "Mahremiyet"ti. Her ne kadar historical kapsamında olduğunu düşündüysem de biraz daha farklı geldi bana. Belki de zaman/mekanın alışkın olduğum İngiliz/İskoç temalı kitaplardan farklı olmasından kaynaklıdır diye düşünürken sonradan öğrendim ki bir ortaçağ panaromasıymış. Kitabımız İtalya'da geçiyor, engizisyonun etkilerinin yoğun hissedildiği karanlık ve kasvetli bir dönemin konu alındığı bir kitap. Rönesans döneminden biraz daha önceleri. 1701 yılında Zummo adlı karakterin başrahibe Orléanslı Marguerite Louise'i ziyaretiyle  başlıyor. Sonra Zummo başlıyor hikayesini anlatmaya. Aslında hikayenin ana karakteri kendisi de olsa, hayatının ve bir aşkın hikayesi olsa da bunlar daha büyük bir resmin parçaları. Bu yüzden bazen okurken konuda dağınıklık olsa da aslında kişilerden ziyade dönemin kendisini anlatmak istediğini hissettim. Tekrar Zummo'ya dönersek kendisi çürüme ve hastalıklar üzerine balmumundan eserler ortaya koyan bir sanatçı. (cidden dönemin özelliği midir, yoksa insan merakının uçsuz bucaksız yansıması mıdır bilemedim, sanatı için ilginç bir tema geldi bana çünkü.)  Grandükün ilgisini çekiyor ve onun adına çalışmak üzere Floransa'ya geliyor. Granddük'te ilginç bir karakter, Zummo'dan istediği çalışma, onunda garip zevklerinin/beğenilerinin olduğunu düşündürdü bana, özellikle de eski eşi olan Marguerit Louise ile kapanmamış bir hesabı var. Zummo Floransa macerasında bir kadınla tanışıyor ve ondan çok etkiliyor ve birliktelik yaşıyorlar. Adı Faustina.  Onunda kendine göre sırları var. Özellikle Zummo'nun GranDüke yakınlığı, kilisenin dikkatini çekiyor ve etrafındaki insanlar özellikle Faustina hedef alınıyor. Dahasını kitaptan okuyun derim.  Dönemin karanlıklığı, yozlaşmış siyasetin, keyfekeder insanların yargılanması ve alakasız suçlarla yaftanlanması, kilisenin otoritesi, engizisiyonun gücünün, işine gelmediği zaman insanın günahkar addedilmesini, Zummo'nun hayatından yola çıkarak anlatılmaya çalışıldığını düşünüyorum. Bu arada kitabımızı iki anlatıcısı var. Marguerite ve Zummo. Zummo'nun bitirdiği yerde  Marguerite devam ediyor. Kitabı okumaktan yana sıkıntı çekmedim, olaylardaki giz beni sürekli dürttü, acaba ne olacak, nereye varacak düşüncesi sıkılmadan ilerlememi sağladı. Ancak şunu demeliyim ki kitap bittiğinde hala kafamı kurcalayan şeyler de oldu. Biraz ilgisiz olacak ama mekan İtalya olunca, ve italyanca kelimeler de haliyle bolca geçiyor, cümle, isim ya da yer adı olarak. Farkına vardım ki italyanca çok hoşuma gidiyor. :D

Kendi adıma tarihsel olarak değerlendirmesini yapmadan, anlatımı ve dili açısından orta karar bir roman olduğunu düşünüyorum. Farklı bir çağ, farklı bir düşünce ve dünyanın anlatıldığı, tarihi bir roman okumak istiyorsanız bir deneyin derim. 

hoşçakalın, sevgiyle kalın.
Çiğdem

***

1691 yılının Floransası…

Rönesans daha gerçekleşmemiş, kentler büyük bir karanlık altında, herkes şüpheli, her şey yasak ve özgürlük ise ölümüne korkulan bir halde… Aydınlanma dönemi artık çok yakın ve toplumda bunun izlerini okumak mümkün olsa da, bilgi hâlâ en büyük güç ve sadece çok küçük bir zümrenin elinde…

Büyük suçlamalarla baş etmek zorunda kalan Geatano Zummo ise tüm bu karanlığın ortasında, kafasında aydınlanma fikirleri olan ama zor durumda kalan bir adam. Yirmi yaşındaki güzel kölesini önce serbest bırakmak, sonra da onu korumak adına hayatını ortaya koyan büyük bir kahraman… Kölesine duyduğu aşk, engizisyonun baskısı, siyasi çevrenin harareti, komplolar ve sonu gelmeyen entrikalar…

17. yüzyıl Fransasında geçen soluk kesen bir öykü, içinizi titretecek bir aşk hikâyesi, ayak oyunları, entrikalar ve ihanetlerle dolu bir çağın panoraması… Mahremiyet, adının aksine olmayan bir mahremiyeti ve bireysel dünyanın imkânsızlığını, aşkın karşı konulamaz halini ve cesaretin gücünü anlatıyor.

"Rupert Thomsonun 17. yüzyıl Floransasını anlattığı, entrikaları açığa vuran başyapıtı…"
-Stephanie Merritt, The Guardian Gazetesi-

"Bir yanda Medici ailesi üyesi dükler, diğer yanda ezilen ve fakir insanlar ve tabii aşkın öne geçilemez hali… Thomson bize olağanüstü bir okuma zevki sunuyor. Yeniden okumak istediğim çok az kitaptan biri…"
-Allan Massie, The Scotsman Gazetesi-

"İlham verici ölçüde gerçek, tutkunu olacak kadar şahane…"
-Philippa Gregory, Boleyn Kızının yazarı-

"Gümüşten çığlıklar, altından gözyaşları ve çürümüş bir masumiyet… Bu devir ve bu muhteşem kurgu, tezatlar içinizi delip geçecek…"
-Adam-Mars Johns, London Review of Books-

9 Ocak 2014 Perşembe

RKBT 13.TUR || 2. Gün || Rupert Thomson - Mahremiyet || Alıntılar - Çekiliş


Merhabalar, 

turumuzun ikinci gününde alıntılar ve çekiliş için benimlesiniz, 
umarım beğenirsiniz.










ve çekiliş....

a Rafflecopter giveaway

hoşçakalın, sevgiyle kalın....
Çiğdem


5 Ocak 2014 Pazar

Kathleen E. Woodiwiss - Shanna [YORUM]


Orjinal Adı: Shanna
Seri Bilgisi: -
GoodReads Puanı: 4.07
Türkçe Yayın: EpsilonYayınevi
Çevirmen: Aslıhan Kuzucan




Yorumum

Blogumun bugünkü konuğu Kitap Dünyası çekilişinden kazandığım Shanna oldu. Tam tamına 686 sayfalık bir eser :D 
Yazarın çok önceleri İhtiras Çiçeği ve İki Yabancı kitaplarını okumuştum ve özellikle İki Yabancı'sını çok beğenmiştim. Shanna'ya da aynı merakla başladım. Konu ve olay örgüsü olarak çok güzeldi, çevirisi kesinlikle çok iyiydi. Bu anlamda cidden beğendim. Ancak anlatım aşırı derecede detaylıydı. Kitapta beni sıkan tek ayrıntı bu oldu. Konusuna gelecek olursak, Shanna çok zengin babanın biricik kızı, başına buyruk, dediğim dedik, kendini beğenmiş ve şımarık. Aynı zamanda çok güzel ve buz prenses dediklerinden. Babasının 1 yıl içerisinde evleneceksin ültimatomu nedeniyle kendine kağıt üzerinde evlenecek birini arıyor. İşte bu nokta da karşısına  idam mahkumu Ruark Beachamp çıkıyor. Ruark'la nasıl olsa ölcek diye bir anlaşma yapıyor ve evleniyor. Tabii ki bencil Shanna anlaşmayı hiçe sayıyor, adamı yüzüstü bırakıp kaçıyor. Ancak kader ağları bir örüyor ki, Ruark bir şekilde hapisten kurtuluyor ve Shanna'nın karşısına çıkıyor. Bizim eski türk filmlerinde olur ya, Kadın yada erkek kahraman bir mirasa kavuşması gerek olur, şartta biriyle evlenmektir. O kişi de hapiste olur ve idam mahkumudur. Evlenir ve af çıkar, taraflardan biri diğerine fena aşık olur. (Yanlış hatırlamıyorsam Türkan Şoray ve Engin Çağlar'ın oynadığı Çengi Naciye filmi) Shanna'da aynı böyle başlıyor. Tabi sonrasında olaylar dallanıp budaklanıyor. Araya korsanlar, katiller vs. giriyor. Konu ve olay örgüsü olarak dolu dolu bir kitap yani. 
Her ne kadar kitaplarda kadın karakterin dişlisini seviyor olsamda Shanna itici diyebileceğim kadar fena. Birde acayip tutkulu ve kıskanç. Kitabı okudukça Shanna'ya kızarken Ruark'ın aşkı ve Shanna için katlandığı şeyleri okudukça gözümde daha bir yükseldi. Kesinlikle Shanna karşısında sümsük, ezik kalmadı, yeri geldi dalgasını geçti, onu delirti ama asla aşkını gizlemedi. Shanna kalbi ve mantığı arasında gidip gelirken o hep netti. O yüzden Ruark seni çok sevdim. :)
Neyse biraz fazla anlattım galiba :D :D
Özetle;
Sayfaların çokluğu, anlatımın aşırı detaycılığı biraz kitabı yarıda bırakma isteği yaratsa da ben kitabı beğendim. 1 puanı da bunlardan dolayı kırdım.

değerlendirmem;

4-Ortalamanın oldukça üstündeydi, keyif aldım




****
Shanna 

Newgate Hapishanesinin kalın taş duvarlarının ardında gizli bir anlaşma yapıldı. Çekici idam mahkûmu Ruark bir gecelik haz karşılığında güzeller güzeli Shannayla evlenerek onu babasının ayarlayacağı korkunç bir evlilikten kurtarmaya razı oldu. Yüzükler takıldı, evlilik yeminleri edildi fakat Shanna babasının Karayiplerdeki cennet gibi adasına kaçarak kocasını yüzüstü bırakıverdi. Ama Ruark Beauchamp, kaderinin baş döndürücü güzellikteki Shannayla beraber yazıldığını biliyordu. Özgür kalacak ve Shannayı bulacaktı. Onun tutkusunun önünde prangalar veya taş duvarlar duramazdı... Celladın ipi bile Ruarkın hakkı olan mutluluğu onun elinden alamazdı.

"Tarihi aşk romanlarının kraliçesi."
-Atlanta Journal, Constitution-

"Bir fenomen!"
-The New York Times-

"Woodiwiss sarsıyor!"
-Life-

"Kathleen E. Woodiwiss canlı ve nefes alan bir dünya yaratıyor."
-Houston Chronicle- 
(Tanıtım Bülteninden)






3 Ocak 2014 Cuma

T. E. Sivec - Güzel Bir Yalan [YORUM]


Orjinal Adı: A Beautiful Lie
Seri Bilgisi: Playing with Fire
GoodReads Puanı: 4.15
Türkçe Yayın: Aspendos Yayınevi
Çevirmen: İsmail Korhan Tok




Yeni yılın ilk yorumu Aspendos Yayınevinden Güzel Bir Yalan ile gelsin.... :D :D
Kitap fuarında aldığım kitaplardan biri de Aspendos Yayınevinden çıkmış olan Güzel Bir Yalan kitabı oldu. İş ve ev yoğunluğu, sayfa yoğunluğu, tur yoğunluğu derken, sabah ve akşam serviste bir hafta boyunca bana eşlik etti. 
İlk önce şunu söylemek istiyorum. Kitabın harika kapağı ve içerik hakkında çok da detay vermeyen arka kapak yazısının etkisi ile salt romantik bir kitap aldığımı düşündüm. (Bu arada kitabı tavsiye eden sevgili arkadaşıma da burdan ayrıca teşekkürler. ) Okumaya başladığımda ise bu düşüncem kuvvetlendi. Evet, üçlü bir aşk hikayesi vardı. Annabelle, Milo ve Garret. Annabelle ve Milo nişanlı ama Garret'te Annabelle'ye aşık. Ama içten içe, kendince saklamış.Tabi ben hemen kurdum kafamda. Kızın nişanlısı ölmüş, diğeri de aşık ama vicdan azabı var. Gerçekten de Milo'nun öldüğünü, Anna'nın da aslında Garret'e hiç boş olmadığını da okuyoruz. Ama sayfaları okudukça  kafamda kurduğum yönde ilerlerken olaylar birden değişmeye başladı. Aslında üç arkadaşın da birbirlerinden sakladıkları neler neler varmış. Özette olsa anlatıp keyfinizi kaçırmayım ama vay be deyip kalıyorsunuz, bunu belirteyim. (Şahsen ben öyle oldum. :D ) Romantizm ve cinsellik var ama bundan çok daha fazlası olarak cidden acayip bir aksiyonda var. Düşünün ki karşınızda Görevimiz Tehlike tarzında bir film ya da -izleyenler var ise bilir- Alias tarzında bir dizi var ve onu izliyorsunuz.(ki kitapta bu diziye de gönderme yapmış) Temposu hiç düşmeden devam ediyor. Kitabı okumaktan oldukça hoşlandım ve serinin 2. kitabını merakla bekliyorum.  Olumsuz olarak  söyleyebileceğim tek şey edisyondaki hatalarıydı.
Bunu gözardı edebilirseniz (ben ettim valla :D ) ve aksiyon-romantik kitapları seviyorsanız mutlaka okuyun diyerek tavsiye ederim.


Değerlendirmem


4-Ortalamanın oldukça üstündeydi, keyif aldım



***

Güzel Bir Yalan 

İlk önce çocuk kızı görmüştür ama arkadaşı ilk hamleyi yapar.

Kız daha güvenli olan tercihi yapar ama kalbi gerçeği biliyordur.

Severler, arzularlar, yalan söylerler.

Garrett McCarthy, Annabelle Parker ve Milo Roberts çok yakın arkadaşlardır. Mezuniyetlerinde, evliliklerinde birbirlerinin sevinçlerine ortak olup zor zamanlarda da birbirlerine destek olurlar.

Arkadaşlardan biri trajik bir şekilde susturulunca geride kalan iki arkadaşa parçaları birleştirip gerçeği ne pahasına olursa olsun bulmak düşer. Ancak yavaş yavaş arkadaşlarının yalanlarını ve arkasındaki güçlü insanları buldukça herkesi, her şeyi ve hatta kendilerini bile sorgulamaya başlarlar.

Herkesin sırları vardır; bazıları aşk için yaparken, bazıları güç için yapar. Bu sırlar algıları ve gerçeği değiştirir, hatta bazen hayatları mahveder.??Tüm hayatınızın baştan sona bir yalan olduğunu öğrenirseniz ne yaparsınız?


2 Ocak 2014 Perşembe

RKBT Yeni Yıl Çekilişi....





Kazanan isimleri görmek için sizi RKBT sayfamıza alalım. Kimbilir belki sizde listedesinizdir :)