24 Ocak 2016 Pazar

Fatma Erdek - Ben O Değilim [YORUM]


Yayınevi: Ephesus Yayınları
Türü: Romantik Komedi


YORUM

Bugün günlerden BEN O DEĞİLİM günü :) :)
Fatma Erdek, kitaplarını oldukça beğenerek okuduğum yazarlardan biri.
Sevgili yazarımız hem kapağından hem de konusundan anlaşılacağı üzere farklı bir tarz denemek istemiş.
Önceki eserleri dram ağırlıklıyken bu sefer romantik komedi yazmış, üstelik bir erkeğin dilinden.
Kitabın ana karakteri Arın çoğunluk kadınlardan oluşan bir aileye ve kendisine tıpatıp benzeyen bir ikize sahip. İkiz olayının en can alıcı noktası olan birbiri yerine geçme mevzusu da, bu kitabın başlangıç noktası. Arın ve Meriç fiziken birbirlerinin aynı olmalarına rağmen huy/karakter tamamen zıt. Arın efendi,oturaklı, ağırkanlı ve sorumluluk sahibiyken Meriç bir o kadar hoppa, sorumsuz, çapkın. Her şeye rağmen Meriç Arın'ın yumuşak karnı. Onun hatırı için Yunanistan'da kurduğu hayatı, uzatmalı sevgilisi Celia'yı geride bırakıp 3 haftalığına Meriç oluyor. Asıl hikaye de burdan sonra başlıyor zaten. Tıpkı romantik komedi filmleri gibi. Meriç yüzünden yaşadığı zor ve komik durumlar, kendisini cin gibi çarpan Tuna'yla karşılaşması, O'na aşık oluşu ve kendini bir türlü anlatamaması...
İşte böyle devam ediyor. Melekler Zamanı ve Erken Rüya Zamanlar'dan sonra okuduğum 3. kitabı.
Kaleminden yana eksiklik yok, yine her zamanki gibi güçlü, akıcı. Konuyu ele alışı, anlatımı güzel. Farklı bir türü deniyor olmasına rağmen Fatma Hanım'a mahsus tarz yine kendini belli ediyor.
Kitabı genel olarak beğendim ama yazarın daha önce okumuş olduğum kitaplarıyla karşılaştırırsam; onlara göre bir tık altında kaldı diyebilirim.
Nedenlerine gelirsek;
 Arın iyi hoş ama kitabın başlarında sadakatten dem vurup, bir anda Celia'yı unutması hoş olmadı. Tamam aşk bu bir anda da düşersin içine. Tuna'nın peşine düşmezden önce Celia ile olan durumuna noktayı koymasını beklerdim.
Arın'ın dilinden anlatımda fena değildi ama bunu olsa olsa bir kadın diyebilirdi/düşünebilirdi dediğim bir iki yer oldu.
Takıldığım noktalar haricinde güzel bir romantik komediydi. Laçkalaşmamış, biraz daha geleneksel tarzda bir aşk okumak, hem de biraz gülmek isterseniz tercih edebileceğiniz kitaplardan diyebilirim.



ARKA KAPAK


Siz hiç, birbirine tıpatıp benzeyen ikizler gördünüz mü? İşte ben onlardan biriyim... Adım, Arın Soylu.

Genç, yakışıklı, güçlü ve mutlu bir erkeğin hayatı, bir anda nasıl altüst olur? Kolay… Bunun için, serseri ikizinizle, akıl almaz bir oyunun içine girmeniz yeterli. Sadece üç haftalığına, başka birinin hayatını yaşamaya cesaret ederseniz, beraberinde gelecek bütün sürprizlere de hazırlıklı olmalısınız. 

Ben de hazırlıklıydım. Ta ki onu görene kadar... Tuna'mı… Bal rengi saçları ve güneş gibi parlayan yüzüyle, birdenbire hayatımı kökünden değiştirmişti. O benim beklediğimdi, o benim geleceğimdi. Onu elde etmeme kimse engel olamazdı. Hiçbir şey beni durduramazdı. Durduramadı da… 

Başardım mı? Evet! Onu aşkıma inandırdım. Onu kendime âşık ettim. Peki ya sonra? Hiçbir yalan sonsuza dek sürmez, öyle değil mi? Bir gün, hiç ummadığım bir anda, yalanımla yüzleşmek zorunda kaldım. Artık 'Ben o değilim' desem de bir faydası yoktu. Tuna bana inanmıyordu. Ne yapacaktım şimdi? Vaz mı geçecektim hayatımın kadınından? Elbette hayır! Bedelini ödeyip, seni kazanacağım, Tuna cadısı! Her ne olursa olsun… 

15 Ocak 2016 Cuma

Jessica Shirvington - Uyanış - The Violet Eden Chapters #1 [YORUM]




Orjinal Adı: Embrace
Seri Bilgisi: The Violet Eden Chapters #1
Goodreads Puanı: 4.01
Türkçe Yayın: Dex Kitap
Çevirmen: Deniz Başkaya
Türü: Fantastik, Melek, Genç Yetişkin,

YORUM

Yeni yılın ikinci yorumuyla sizlerleyim. Önce Lanetli, şimdi de Uyanış derken bu haftaki fantastik kotamı doldurdum.
Bu satırları yazarken farklı bir türe çoktan yelken açtım bile :) 
Uyanış fantastik türde yine çok bilinen bir konu üzerine -melekler- yazılmış bir kitap ve ben bu konuyu çok severim. 

  Konusundan birazcık bahsedecek olursam;
Işık ve karanlık meleklerinin var olduğu ayrı bir diyar mevcut. Bu meleklerin bazıları kendi istekleriyle dünyaya gelmeyi seçmişler, bazıları da kötülüklerinden ötürü dünyaya sürülmüşler. Bu nedenle bunlara sürgün melekler deniyor ve bir çoğu insandan üstün olduğu kibriyle dünyayı ve insanları yönetmek istiyor. Bir de grigoriler var. Bunlarda insanoğlunun koruyucuları. Grigoriler insan ve melek kırması gibi, 17 yaşlarında potansiyellerine ulaşıyorlar ve özgür irade çok önemli bir unsur. İşte kahramanımız Violet'te 17 yaşına girmek üzere ve o da bir grigori adayı. Bunu öğrenmek ciddi bir şok etkisi yaratıyor. Grigorilerin olayı da 5 duyuyla ilgili ama bu kısmı da daha somut olaymış iyiymiş. Bunların bir de kader ortakları oluyormuş, birbirinin ilk yardımcısı gibi bir durumları var. 

Aslında görüldüğü gibi konu fena gitmiyor. 
Amma velakin doyurucu, istediğimi alabildiğim bir kitap olmadı malesef. Sen konuyu daha olgunlaştıracağına, daha şaşırtıcı ögelerle süsleyeceğine gıcık bir aşk üçgenini gözümüze sok!! 
Tamam olsun ama yerli yerince olsun,ana hikayenin yerini alınca insanın keyfi kaçıyor. 

Karakterlere gelince;
Ana karakter olan Violet çok zayıftı bence. Ana karakterin güçlü yansıtıldığı kitapları daha çok seviyorum. Etki altında kalan, saçma sapan kararlar veren bir kız hiç hoşuma gitmedi. 
Lincoln'de grigori ortak olarak pek kağıt üzerinde kaldı (lafa bak, kitap bu tabii kağıt üzerinde olcak dimi :D :D, ama siz anladınız onu, öyle bir yazacaksın ki ete kemiğe bürünecek karakter) 
Sanırım bir tek Phoenix üzerinde özene bezene çalışılmış, şahsen fena değildi. Ama onun sonu da ne olacak bilemem :D

Anlayacağınız üzere pek keyif aldığım bir okuma olmadı. Devam kitapları çıkar mı bilmiyorum ama sanırım aklım kalır da alırsam Phoenix yüzünden olacak. 


ARKA KAPAK

"Kader, aşk ve yenilmez karanlık güçler üzerine büyüleyici bir hikaye." The Sun-Herald Violet'ın tek isteği Lincoln'la olmak. Ancak Lincoln ikisini ayıracak kadar büyük bir sırrı saklıyor. Bir de Phoenix var. Aşırı tutkulu ve gizemli olsa da Violet'ın başı sıkıştığında hep yanında olan Phoenix. Violet bir gün kendisini meleklerin intikam peşinde koştuğu ve insanların savaşçı olduğu ışık ve karanlık arasındaki mücadelenin ortasında buluyor. Bu savaşta neleri feda edeceğine hemen karar vermesi gerekiyor. Yanlış seçim, sadece kendi hayatının değil, dünyanın da sonu olabilir.

13 Ocak 2016 Çarşamba

K. A. Tucker - Lanetli - Causal Enchantment #1 [YORUM]

Orjinal Adı: Anathema
Seri Bilgisi: Causal Enchantment #1
Goodreads Puanı: 3.86
Türkçe Yayın: Yabancı Yayınları
Çevirmen: İnci Nazlı
Türü: Fantastik, Vampir, Genç Yetişkin, 

YORUM

Merhabalar,
Yine uzun bir aradan sonra yeni bir yorumla sizlerleyim...
Elimde çok sayıda okunmayı bekleyen kitap var, iş güç de cabası... ve seçim yapmak da zor. 
Ben de bu sefer tercihimi 2015 yılı Nisan ayında almış olduğum ve okumasını her nedense 2016'ya bıraktığım Lanetli kitabından yana kullandım. Bende bir huy vardı -vardı diyorum çünkü allahtan gayet törpüledim- bir kitabı çıkar çıkmaz almak, bari aldığım gibi okusam. Nerdee, şekil a da görüldüğü üzere bunca ay bekledi. Esasen çok daha fazla süredir bekleyen de var :) :)
Kapağı ilk gördüğüm zamanı hatırlıyorum, çok beğenmiştim. Sanki bilim kurgu filminden çıkmış gibiydi. Çok beğenmeme rağmen kapağın kitabın türüyle pek de ilgili olmadığını belirteyim. Daha çok fantastik-paranormal türde bir kitap. Hatta tanıtım yazısından türü biraz daha daraltabiliyorsunuz. :) (vampirler)

Ana karakterimiz Evangeline'in hayatı Sophie ile karşılaşmasıyla değişir. Son derece yağmurlu bir günde Sophie'nin fenerine çarparak kırılmasına neden olur. Zararı nasıl ödeyeceğini bilemez, Sophie karşılığında kafesinde onu işe alır. Ama bu çok kısa sürer, Sophie'nin kafeyi kapatarak başka yere gitmesi gerekir. Evangeline çok üzülür çünkü yapayalnızdır. Sophie onu da davet eder ve birlikte bir yolculuğa çıkarlar. Gittikleri yerde onları Sophie'nin arkadaşlarım dediği Viggo ve Mortimer karşılar. Olağanüstü zengindirler ve Evangeline'e karşı çok ama çok iyi ve cömertlerdir. Ama bir süre sonra Evangeline kendini hapis gibi hisseder üstelik açıklayamadığı şeyler görür. Özellikle kabuslarında cinayetler, farklı dünyalar, farklı insanlar görür.   Oysa ki gerçek ve rüyalar birbirine karışmıştır ve Sophie'nin de Viggo ve Mortimer'in de Evangeline üzerinde hesapları vardır.

Kitaba başlarken öyle çok aman aman beklenti içerisinde değildim, bildiğiniz üzere oldukça çok işlenen bir konu. Daha da üzerine ne konabilir dediğim bile oldu. Bu anlamda beni şaşırttı diyebilirim.  Bulunmaz hint kumaşı gibi bir tabir kullanamasam da yazar bir şekilde anlatımıyla, kurgusuyla kaleminden keyif aldırıyor. Başlarda biraz durağan olsa da olay örgüsü ilerledikçe aksiyon da artıyor ve hikayenin içine çekiliyorsunuz. Evangeline'in saflığı ve yalnızlığı başlarda birazcık sinir bozucu olsa da ilerleyen aşamalarda mantıklı bir sebeple kabul edilebilir hale geldi. Hikayedeki ana erkek karakterimiz olan Caden ve grubu bana biraz Alacakaranlık'taki Cullen ailesini anımsattı. Karakterlerini genel olarak başarılı buldum. Çok basit ve tahmin edilebilir tiplemeler değildi. Özellikle bazı karakterlerin iyi mi kötü mü olduğu konusunda tereddüte düşüyorsunuz, Kitabın sonu itibariyle merak ettiğim konular oldu. Bunun da  bir giriş kitabı olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Diğer kitaplarda biraz daha detay alabileceğiz sanırım.  Tür olarak içinde bir çok öğeyi harmanlaması da ayrı bir keyif unsuru, aşk, vampirler, cadılar,sırlar, aksiyon, mücadele ve bir çok fantastik öğe hepsi bir arada.
Açıkcası devam kitabını merakla bekliyorum.

ARKA KAPAK

"Aşk, macera, tehlike, ihanet… bu seride hepsi var." 
-The Bookish Babes-

"Dozunda macera ve aşk beni kitabın içine çekti ve sonuna kadar koltuğumun kenarında tuttu." 
-Shelly Crane, New York Times ve USA TODAY Çok Satan Yazar-

"Bu hikâyede hiçbir şeyi tahmin etmeniz mümkün değil!" 
-Magical Urban Fantasy Reads-

Evangeline gençlik yıllarında adeta görünmezdi. Koruyucu ailesi duygusuz bir robota benziyordu ve sınıf arkadaşları genel olarak o yokmuş gibi davranıyorlardı. On sekiz yaşına girmek üzereydi ama tamamen yalnızdı ve birileriyle bağ kurmak için yanıp tutuşuyordu. Herhangi birisiyle…

Bir kafede Sofie ile karşılaştığında aradığı kişiyi bulduğunu düşünmüştü. Sofie'nin asistanı olması için sunduğu teklifi kabul ederek her şeyini geride bırakıp Manhattan'a taşındığında, kendisini pırlantaların ve sınırsız harcanan paranın sıradan olduğu, lüks bir dünyanın içinde bulmuştu.

Tüm bu cömertliğin ortasında, etrafında dönen gariplikleri göz ardı etmesi son derece kolaydı: Sofie'nin sergilediği tuhaf ve şiddet eğilimli davranışları, canavar gibi koruma köpekleri. Hatta kâbuslarında gördüğü kanlı cinayetleri, mağaralarda yaşayan evsizleri ve beyaz gözlü iblisi, özellikle de yakışıklı Caden'ı. Ama bir gece uyandığında boynundaki diş izleri bu peri masalının çabucak uçup gitmesine neden olmuştu. Yavaş yavaş Sofie'nin ve arkadaşlarının sırları ortaya çıkıp da diş izlerinin açıklaması ve rüyaları netleştikçe, gerçeğin hayal bile edemeyeceği kadar korkunç ve gizemli olduğunu fark etmişti. Şimdi, Evangeline'in yalanlarla dolu bir dünyada hayatta nasıl kalacağına karar vermesi gerekiyordu!