24 Kasım 2014 Pazartesi

RKBT 4. Gün || Jamie McGuire "Tatlı Sır" || YORUM


ARKA KAPAK


Çocukluk yılları gereğinden fazla erken sona eren, özgür ruhlu Camille "Cami" Camlin, üniversitenin ilk yılından sonra kendi evine çıkmıştı ve hayatını istediği gibi yaşayabilmek için çabalıyordu.Red Door'da çalışmak ve okula gitmek dışında başka bir şeye ayıracak vakti yoktu. Ta ki erkek arkadaşını görmek için çıkacağı seyahat iptal olana kadar... Şimdi önünde, yıllardır ilk defa ne yapacağını bilmediği bomboş bir hafta sonu vardı.

Trenton Maddox, Eastern State Üniversitesi'nin kralıydı. Arkadaşları onun gibi, kadınlarsa ona sahip olmak istiyorlardı ama trajik bir kazadan sonra hayatı altüst olmuş, okulu yarım bırakmıştı.

Kazadan on sekiz ay sonra Trenton, dul babasıyla aynı evde yaşayıp yerel bir dövmecide çalışıyor, babasına faturaları ödemesinde yardımcı oluyordu.Tam hayatının normale dönmeye başladığını hissettiği günlerin birinde, Red'de yalnız başına oturan Cami'ye rastladı.

Gürültücü kardeşleriyle başa çıkmaya alışkın olan Cami, Trenton Maddox'la başlayan yeni arkadaşlığını da idare edebileceğini düşünmüştü. Ama bir Maddox erkeği, âşık olduğunda bu sonsuza dek sürerdi; âşık olduğu kız, altüst olmuş dünyasını tamamen yıkabilecek kişi olsa bile...
YORUM

Jamie McGuire bizi Travis Maddox'la tanıştırdığından beri Maddox'lar bir efsane oldu.
Kimi sevdi, kimi burun kıvırdı, kimi ayıldı bayıldı vs.
Eminim yazarın kendisi de bu kadar fenomen olacaklarını tahmin edememiştir.
Önce Tatlı Bela sonra Ayaklı Bela, peşine de Belalı Düğün derken bir çok okuyucu, -ben de dahil- Maddox  Kardeşleri iyiden iyiye merak etmeye başladık.
Önceki kitaplarda adı bolca geçen Trenton'ı merak ediyordum ki, yazar Tatlı Sır'da onunla başlayınca çok sevindim.

Kitap dönem olarak Abby ve Travis'in hikayesinin anlatıldığı zamana paralel işliyor, dolayısıyla efsane ikiliyle de karşılaşıyoruz.  Tabi çok değil, unutulmaz bir kaç olay ve dışarıdan 3. bir kişinin gözlemi şeklinde.

Trenton Maddox'ların 2 numaralısı ve parasızlıktan hala babasıyla yaşıyor. Bir dövmeci de çalışıyor ve işinden anlaşıldığı üzere bol dövmesi var :D :D Bunun haricinde tabii ki Maddox genlerinden gelen ortak özelliklere sahip; harika gamze, kaslı vucut,yakışıklılık, kavgacılık... (bu konuda ihtisas sahibi sayılırlar)
"Maddoxlar belanın kokusunu alabiliyorlardı. En azından öyle görünüyordu, çünkü nerede bir kavga olsa ya başlatan ya da bitiren onlar olurlardı. Genellikle her ikisi de"

Cami 21 yaşında, ailesiyle sorunlar yaşıyor ama yine de onların sorumluluğunu üstünde taşıyor. Çoğu zaman babasının ve kardeşlerinin hor görmelerine rağmen kendinden ödün vermiyor. Özgürlüğünü seviyor. Ayrıca T.J. adında gizemli biriyle sürdürmeye uğraştığı uzun mesafeli bir aşk da var. Bir yandan çalışıp bir yandan okulunu bitirmeye çalışıyor. Bütün bunların üzerine bir de Trent'in hayatına girmesiyle her şey değişiyor.

Kitabı okumaya başlayınca ister istemez Abby ve Travis ile karşılaştırma yaptım.
İkiliyi ne kadar sevsem de Trent ve Cami'yi biraz daha aklı başında buldum. Mesela ikisi arasında gelgitler, ayrılıp barışmalar çok fazla yoktu. Bu anlamda çok yormadılar.
Trent'in biraz daha evcimen halleri, Olive'le olan bağları gerçekten çok sevimliydi.
Cami bile kayıtsız kalamadı Trent - Olive ikilisine.. :D

Her ne kadar kitap Cami tarafından anlatılıyor olsa da Trent'in kendini adamışlığı daha barizdi ve Cami nedensiz bir şekilde kendini çekiyor gibiydi.
Okudukça aklıma takılan diğer bir nokta kitaba adını da veren sır mevzusu vardı ve bir türlü ortaya çıkmıyordu.
Kafamı karıştırıp durdu, neresinde bu sır diye düşünürken, son sayfaya geldim, bir anda dumur oldum, o da ne dedim kaldım.
Anlayacağınız Jamie tam anlamıyla "bombayı patlatmış."
Sırrın "tatlı"lığı bu durumda bana göre cidden tartışılır ancak "Aşk... Bir tercih değildir" kapak yazısının hakkını kesinlikle vermiş diyorum.
Kapak olayına gelirsek; çok sevdiğim söylenemez ama içerikle bağlantısını kurmuş. Redaksiyon, çeviri olarak okuma zevkimi bölen herhangi bir durumla karşılaşmadım ya da kitabın akıcılığı nedeniyle dikkat etmemiş de olabilirim bilemiyorum ancak diğer Maddox kardeşleri merakla bekliyorum :) :)




23 Kasım 2014 Pazar

Jamie McGuire - Tatlı Bela - Ayaklı Bela [YORUM]



Kitap İklimi'ndeki yorumlarımdan biri daha doğrusu ikisi bir arada olanı. Bloguma taşımayı unutmuşum. Yeniden okumak güzeldi :D :D

Orjinal Adı: Beautiful Disaster/Walking Disaster 
Seri Bilgisi: Beautiful # 1-2
Türkçe Yayın: Yabancı Yayınları

Tatlı Bela’dan sonra Ayaklı Bela’da okundu ve bitti.
Kitaplığım ağırlıklı olarak fantastik ve historicallerle doludur. İlk etapta çok da ilgimi çektiği söylenemez. Ancak baktım her yerde bir Abby-Travis (Travis özellikle) muhabbeti var. Bende bir bakayım dediğimi hatırlıyorum. Üniversite ortamı, partiler, dövüşler, zıt kutuplardaki aşıklar… Klasik bir konu hatta zamanında bol bol filmlerini izledim demiştim. Ama bir şey dürttü işte aldım ve okudum.
Okudum ve sonunda iyi ki okumuşum dedim. Evet konu klasik ama anlatım o kadar güzeldi ki, asla sıkılmadım. Abby’nin gelgitlerine çoğu zaman kızsam da, Travis gibi kuduz bir iti evcilleştirmesi bir yandan hoşuma gitti. Bir yandan da Abby’nin çok masumane gösterilmesine de takılmıştım. Aslında o kadar da sütten çıkmış ak kaşık gibi değildi. Geçmişe sünger çekip hayatına devam etmek isteyen bir genç kızdı o kadar. Travis ise, onun geride bırakmak istediği herşeyi temsil ederken bir yandan da çekiyordu. Zaten kız milleti olarak nedense olmayacak adamlara kapılır gideriz. Abby’e Travis’i adam etmesinden dolayı hayran olsam da, yine de sürünen bir Travis kafamdaki profile gitmediğinden acıyordum da. Ancak yine de O’nunla ilgili tereddütlerim vardı. İşte bilirsiniz kas yığını, dövmeli, şiddete oldukça meyilli ve aşırı sahiplenici… 
Biraz zor bir aşktı onlarınkisi, ama güzeldi. Onların hikayesini okumak oldukça eğlenceliydi. 
Şimdi gelgelelim Ayaklı Bela’ya…
Bu bir devam kitap değil, ilk kitabın Travis gözüyle anlatılmasıydı. Aynen şöyleydi: “Tamam, Abby’ye aşığım, tamam Abby anlatırken, sizi biraz korkutmuş olabilirim, ama bir de benden dinleyin. Ne hallere düştüğümü, neler düşündüğümü, yaşadığımı bir de benim ağzımdan dinleyin.”
Bu kitapla Travis’e dair tüm tereddütlerim silindi. Meğer adamımız cevhermiş de onu görecek birini arıyormuş. O kadar şiddetin ve öfkenin altında bu kadar aşkı barındırması inanılmaz gelse de, bence badboy’dan ziyade oldukça duygusal bir aşk çocuğu, romantik bir serseri. 
Yaşadıklarını abartmadan, erkek diliyle karmaşıklaştırmadan anlatmış. Onun bakış açısından okumak gözümde Travis’i farklı bir yere taşıdı. 
Kesinlikle ilk kitabın tekrarı değildi. Hani bir örnek vardır ya. Kavanoza çakıl taşlarını koyarsınız, dolu dersiniz. Ancak üzerine kum eklersiniz. Aradaki boşlukları doldurur. Tatlı Bela, çakıl taşlarıydı benim için, Ayaklı Bela ise boşlukları dolduran kumlardı.

Jamie’ye böylesine klasik sayılabilecek konuyu iki karakterin bakış açısıyla işleyerek farklı ve özel bir hikaye yaratmış olduğu için, Yabancı Yayınları’na da okumamıza olanak sağladığı için teşekkürler.

Tatlı Bela 



Aşıksan başın belada!

Abby Abernathy karanlık geçmişiyle arasına mesafe koymuş olan, alkol kullanmayan, küfür bile etmeyen kendi halinde bir kız, fakat hayatını dövüşerek kazanan ve vücudu dövmelerle kaplı yakışıklı Travis Maddox onun hayatını değiştireceğe benziyor. 
İyi kız ve kötü çocuk... Bu birliktelik bir aşkın mı habercisi yoksa bir felaketin mi?

Tatlı Bela sadece bir "bestseller" değil, uluslararası bir fenomen. Yayımlandığı günden beri tüm dünyada büyük yankı uyandıran bu kitabı okumayan kalmayacak.

***

Ayaklı Bela 



Aşıksan başın belada!

Abby Abernathy; geçmişini unutmak için kalkıp uzak bir şehre okumaya gelen, temkinli, kendi hâlinde bir kız. Travis Maddox; hayatını dövüşerek kazanan ve aşka inanmadığı için tek gecelik ilişkilerle avunan bir erkek. Aşk ve bela birbirine hiç bu kadar yakışmadı...

Travis annesinden hayatla ilgili iki şey öğrendi: Aşkı bul. Ve onun için ölümüne mücadele et. 

Bu hikâyeyi biliyorum demeden önce bir kez daha düşünün. Her aşk hikâyesinde iki taraf vardır: Esas oğlan ve esas kız. Tatlı Belada esas kızı dinledik; peki ya, esas oğlan? 

Bir erkeğin aşkı için verdiği mücadeleyi kendi ağzından tüm içtenliğiyle dinlemeye hazır olun...

RKBT 3. Gün || Jamie McGuire "Tatlı Sır" || Cast ve Çekiliş



Turumuzun 3. gününde cast ile karşınızdayım. Yazarı ve kitaplarını bir çoğumuz seviyoruz, inşallah kitaptan beyaz perdeye aktarıldığını da görürüz. 

Maddox Brothers efsanesinden Trent ile tanışalım. Maddox'ların ikinci büyüğü, kadınlar peşini bırakmıyor ama onun kalbi sadece birini görüyor :D :D 



Sırada Trent'in kalbini çalan kızımız var. Camille "Cami" Camlin.

Asi kız, arada derede kalmış kız, damarına basılmaması gereken kız, Trent'i kendine aşık eden kız, işte Cami'miz. :D :D



Cami'nin ev arkadaşı, iş arkadaşı ve sırdaşı Reagan "Ray" o da arada derede kalanlardan :D :D


Müzmin aşıklardan biri daha gelsin, işte  Kody :D :D


Sırada Jason Brazil :/ şahsen kendisine notum "Ne işin var senin bu kitapta, hadi kış kış"


Cami'nin ailesinden bir kuple :D :D
Sırasıyla kuzen Colin, kardeş Chase,(Cami'nin bir küçüğü) kardeş Clark (Cami'nin ikinci küçüğü) ve kardeş Coby (en küçükleri)
İçlerindeki abla sevgisini bir türlü doğru düzgün gösteremiyorlar anca itiş kakış, kızdım biraz :D :D


ve Tatlı Olive, Trent'in Cami'yi kandırmada bir numaralı yardımcısı :D :D Yirim ben onu


Ve son olarak
 Tatlı Bela, Ayaklı Bela, Belalı Düğün efsaneleri 
evet bildiniz :D :D



Ahaha son dedim de birini unuttum. Kim mi T.J. O bir sır, o bir gizemli adam... Cami'nin California'daki sevgilisi olduğunun dışında hakkında hiç bir şey yok. O nedenle bu görseli uygun buldum



Cast'ımız böyle, umarım beğenmişsinizdir. Şimdi sıra çekilişte :D :D
a Rafflecopter giveaway





20 Kasım 2014 Perşembe

Yine Yeniden Kitap Alışverişi :) :)

Yine bir alışveriş yazısıyla sizlerleyim. :) :) Kitap sihirbazı Tüyap kitap fuarının olduğu hafta bazı yayınevleri için 9.90 TL kampanyası yapmıştı. Bana da gayet cazip gelmişti, uygun fiyat, taşıma derdi yok filan filan... Neyse efendim, birazcık temin kısmında sıkıntı oldu ama çok şükür yine de makul bir sürede geldiler. Önce Tüyap alışverişleri (tık tık )peşine de kitapsihirbazı derken uzun bir süre kitap almamam gerektiğini düşünüyorum (keşke uygulamada da bunu gerçekleştirebilsem :/ :/ )


bunlar da geçenlerdeki kitapyurdu fırsatlarına denk gelip aldıklarım (ilk 100 kitap 2 tl idi)



17 Kasım 2014 Pazartesi

Tüyap Maceram ve Yeni Kitaplarım

Bir Tüyap daha geldi geçti...
Her sene heyacanla ilk günden kapısında beklediğim fuara yoğunluklarım nedeniyle perşembe günü gidebildim. Sakin olur hiç olmazsa dedim ama nerdeee :) Okullar hafta içi Tüyap'a çıkartma yapmış. Cıvıl cıvıl öğrenciler her yerdeydiler :)
Saat 11'den 16'ya kadar o stand senin bu stand benim diyerek gezdim. Öncelikle şunu söylemeliyim, Martı, Nemesis, Aspendos gibi bir kaç yayınevi dışında indirim'in sadece "İ"si vardı. Ortalama % 20-30 gibi.
 3 saat yolculukla gittiğim, üstelik girişi de ücretli olan bir fuar organizasyonunda aracıların olmadığı, doğrudan yayıncı ve okurun olduğu ortamda en az %50 indirim olması gerektiğini düşünüyorum.
Bu serzenişim tüm okuyucular adınaydı :)
Onun haricinde fuar yine dolu doluydu. Gezdiğim her standın resimlerini çektim.Gelecek olan arkadaşlara referans olması düşüncesiyle indirimlerini yazmıştım. Fuarla ilgili çektiğim tüm resimlere Kitapların Penceresinden facebook sayfamdan ulaşabilirsiniz.
İlk önce Epsilon'a uğradım. Neden mi? Sevgili arkadaşım ve turdaşım (Kitap İklimi) Pınar Şentürk orda görevliydi. Fazla kalamadım yanında çünkü başı çok kalabalıktı.
Ayrıca net ortamından tanıdığım The Reading Lady ile (Onur Kınacı Birler) tanışma fırsatı buldum. Çok pozitif, güleryüzlü ve canayakın tavırlarıyla kendisini çok sevdirdi :) :)
Kitap Dünyası'ndan Duygu ile tanışıklığımız fuardan önceye dayanıyor. Müptela-Yabancı standında görüştük. Her zamanki gibi çok misafirperverdi. Dönüp dolaşıp yanında aldım soluğu :)
Tuğçenin Kitaplığı (Tuğçe Nida Sevin) ile önceki fuardan tanışıklığımız var. Yabancı Standındaydı ve o yoğunlukta ufak bir sohbet gerçekleştirdik.
Arkadya Yayınları'ndan Yasemin her zamanki güleryüzüyle karşıladı beni. Arkadya olarak güzel sürprizlerle karşılaşacağımızdan bahsetti biraz. Ama ser verip sır vermedi. Merakla bekliyoruz diyorum.
 Fuarda genel olarak fiyatların çok da uygun olmadığını yazmıştım şimdi de aldıklarımı paylaşıyorum
Bu ne perhiz bu lahana turşusu demeyin. Ortamın bir çekiciliği var. :D :D Almadan duramıyorsun.
Haliyle bu yıl ki tüyap maaşımın önemli bir kısmını bırakıp çıktığım bir macera oldu.

Pegasuslar beni bitirdi

Nemesis ve Aspendos mest etti


Epsilon'dan çok fazla alasım vardı ama kahrolsun %20 :(

Pena kötü değildi ama biraz daha indirime hayır demezdim :)


Martı yine uygun :)

ve Artemisten Ölümcül Oyuncakların son kitabı, Gümüş Gölgeler'i de çok istiyordum ama malesef fuara yetişmedi.


 Fuar resimleri için

Kitapların Penceresinden




15 Kasım 2014 Cumartesi

Fatma Erdek - Erken Rüya Zamanlar [YORUM]


Fatma Erdek
Ephesus Yayınları
2014

Arka Kapak
Yarım kalan aşklar, tamamlanmamış cümleler gibidir. 
Bir hıçkırığa düğümlenmiş itiraflar, bastırılmak zorunda kalınan hevesler, gönderilmemiş, hatta kaleme dahi alınmamış, yürekten yüreğe yazılan mektuplar, 
saklanmış duygular, beklenmedik bir veda, zor anlar, zor yıllar
Ayrılık
Oysa, söylenecek ve yaşanacak ne çok şey vardı daha. 
Aradan geçen yıllar, onların aşklarını güçlendirmekten başka bir işe yaramamıştı. Birbirini kıyamete kadar sevmek için yaratılmış olan 
Eser ve Nehir için de, cümle tamamlanmamıştı henüz.

***
Sağ elimle kalbimin üzerine dokundum. Sanki gerçekten de var olan bir yaraya değiyordum. Yavaşça, usulca, aşkla Ah, kalbim! Bedenimin en iflah olmaz, en söz dinlemez, en laf anlamaz yeriydi. Başkasına dilsizdi, kördü, sağırdı. Sadece Eser oturmuştu oraya ve bir dağ kadar yüksek, bir dağ kadar ağırdı. 

***

Sen hep oradaydın Nehir. Gittim sandığında bile ben seni bırakmadım. Yumdum avuçlarımı, sakladım sıcaklığını Kader bu, biliyorum. Bu, elinde değil insanın. Sevdaların her biri birbirinden farklı. İçerikleri, derinlikleri, hissetme şiddetiyle doğru orantılı. Benimki bir depremdi, bir iç sarsıntısı. Bir vurgun, bir kalp yarılması. Seni gördüğüm gün başladı. Her yaşımda, her yılımda azalır sandım, umdum ama olmadı.

YORUM
Bir Fatma Erdek romanı daha okundu. Yine dolu dolu, yine kalbe dokunan bir kitap. Erken Rüya Zamanlar... Yarım kalmış bir aşk hikayesi. Öyle vıcık vıcık, laçkalaşmış değil. Derine işlemiş,unutulamamış. Dışardan kabuk bağlanmış gibi görünse de yarası hala taze bir aşkın hikayesi.
Öyle ki zamana meydan okumuş, 15 yıl sonra hala devam ediyor. Bu sefer kahramanlarımız Eser ve Nehir. 
Eser, bu aşka düştüğünde gencecik idealist bir muhabir. Kendi yağında kavrulmaya çalışan bir delikanlı. 
Nehir, ayrıcalıklı bir hayata doğmuş 19 yaşında körpecik bir kızcağız. Babası Eser'in çalıştığı gazetenin sahibi.  
Bir tesadüfle Eser ve Nehir'in hayatı keşişiyor. Öyle bağlanıyorlar ki bir nişanla taçlandırıyorlar aşklarını. 
Nehir'e olan sevgisi ve onu rahat ettirme isteği Eser'i daha iyi olmak konusunda kamçılıyor. Nehir'in istememesine rağmen beni bekle diyerek uzaklara gidiyor. Nehir Eser'in aşkıyla dolu dolu, ancak o kadar genç ve tecrübesiz, dışarıdan müdahaleler o kadar açık ki. Kelimelerle noktayı koyuyor ve hem kendini hem de Eser'i cehennem ateşlerine sürüyor. 
Yıllar acımasız, soğuyacağına ateşlere yeni korlar ekleniyor. 15 yıl sonra yeniden karşı karşıya geliyorlar. Gerisini kitaptan okursunuz. 
Benim burada söyleyebileceğim yazarımız yine harika bir eser ortaya koymuş. Aşk gerçekse ve kaderde varsa her ne kadar zaman geçerse geçsin su gibi yolunu bulduğunu anlatan bir roman çıkmış. Karakterlerin çekincelerini, içsel dünyalarını, sevgilerini yine ilmek ilmek dokumuş kitabında. Yazarın okuduğum ikinci kitabı (ilki Melekler Zamanı'ydı, yorum için tık tık )ve yine tadından geçilmez diyebilirim. 
Zamana direnmiş, hala böyle aşk var mı diyebileceğiniz, böylesine sevmeyi, sevilmeyi dileyeceğiniz bir kitabı okumak isterseniz; mutlaka ama mutlaka Fatma Erdek'in kalemi ve ERKEN RÜYA ZAMANLAR ile tanışmanızı tavsiye ederim.



5 Kasım 2014 Çarşamba

Fatma Erdek - Melekler Zamanı [YORUM]



ARKA KAPAK

HAFİF ACILAR KONUŞABİLİR AMA, DERİN ACILAR DİLSİZDİR.
Aşk; herkesin yüreğindeki boşluğa göre şekillenen, herkesi farklı bir yerden vuran, herkesi başka bir iman ve ibadetle dolduran, öylesine sınırsız ve öylesine belirsiz bir kavramdı ki.
Aşk bir evrendi. Sonsuzluğun içinde, milyarlarca tür barındıran, kimi ateşten, kimi ışıktan, kimi dumandan, kimi yeşilden, kimi beyazdan, kimi sudan, kimi topraktan
Milyonlarca farklı yıldız, canlı, cansız ve bilinmezden oluşan evren kadar zengin
Milyonlarca şarkıya, şiire ilham olacak kadar bereketli
Kimine umut getirecek kadar parlak. Kimini umutsuzluğa mahkûm edecek kadar karanlık. İşte bu kadar değişken, bu kadar tanımsız bir şeydi aşk
Bir tek, tarafl arı net ve değişmezdi.
Bir seven bir de sevgili
Yusuf ve Yesra İki kardeş Tek can Ve onları ayıran babaları Küçük Yusufu tarikatın emrine gönderirken, gencecik Yesrayı yaşlı tarikat liderine eş olarak verir.
Sonra
Sonrası mücadeleci Yusufun tarikattan kaçışı ve Barlas oluşu. Hayatı keşfi . Mucizelerin ona getirdiği hayatının melekleri Nesil ve Ekin. İç içe geçmiş, soluk soluğa okunan bir adamın iki hayat mücadelesi. Yesra ve Yusufun yürek burkan, sarsan hikâyesiyle irkilecek, Nesil ve Barlasın aşklarıyla yaşamın ne denli bir mucize olduğuna tanıklık edeceksiniz

YORUM

"Melekler Zamanı" kitaplığımda uzun süredir olmasına rağmen bir türlü okuyamadığım kitaplardandı. Aslında zaman zaman gözlerim kaysa da bir türlü uygun zamanı tutturamadım sanırım.
Bir çok arkadaşımdan da kitaba ve yazara dair övgüler alınca, tamam artık, zaman "Melekler Zamanı"dır dedim :D :D
Öncelikle şunu belirteyim, genelde bir yazarı ilk kez okurken kalemine alışma süreci yaşarım. Şaşırtıcı ki bu kitapta böyle bir şey yaşamadım. Yüksek beklentim de yoktu. Ama resmen beni ilk bölümlerinden itibaren yazım tarzı ve anlatımıyla sarıp sarmaladı, o dünyanın içine alıverdi. Kelimelerle, cümlelerle hep birşeyler anlatırız. Fatma hanım'ın kaleminde ise kelimeler ve cümleler anlatmayı aştı doğrudan yaşattı. Üstelik yazarın ilk kitabı olmasına rağmen o kadar ustaca ki, yeni yazmaya başlayan arkadaşlar için örnek gösterilebilecek nitelikte.
İki zamanlı bir anlatımla Barlas'ın şimdiki hayatıyla, Yusuf'tan Barlas'a dönüşünü anlatmış ve de Yusuf ve Barlas'ı barıştıran bir aşkı.
Barlas'ın sevgisizliğini, inançsızlığını, kararmış dünyasını, yok olma isteğinin nedenlerini, Yusuf'un yaşadıklarıyla öğreniyoruz. Yusuf 9 yaşında bir melek, sevgi dolu, hele ki ablasının canı ciğeri, ablası da O'nun... O küçücük meleğin kanatları kırıp öyle bir hale getiriyorlar ki, Barlas ona kabuk oluyor için de ise o küçücük melek Yusuf çığlık çığlığa...
Nesil ise gencecik bir kızcağız, bir anda vuruluyor o yüreği de gözleri gibi kapkara adama. Bir bakıyorsun aşkıyla gözü kararıyor bir bakıyorsun gururuyla yıkıp geçiyor.
Ve bir gece Nesil Barlas'ın içinde Yusuf'un hapsolduğu kapkara yüreğinde titrek bir mum ışığını yakıyor. Hele de Ekin'le birlikte bu ışık coşarak çağlıyor.
Sadece ana değil yan karakterlerle de çok iyiydi. Bir Cemil, bir Vural Kaptan, Nevhes, hele ki Yesra... Her birinin ayrı bir hikayesi, ayrı bir doğallığı var. 
Kitabın türü dram. Ki ben dramı çok fazla okumayı sevmesem de Fatma Hanım yazarsa her halükarda okuyabilirim düşüncesindeyim şuan.Hatta şu kadar yazdım ama hala anlatmaya yetmiyormuş gibi geliyor. Henüz okumamış olup merak edenlere mutlaka ama mutlaka okumalarını tavsiye ederim. 

1 Kasım 2014 Cumartesi

Fatih Murat Arsal - Beni Bırakma [YORUM]


ARKA KAPAK

İnsanlara güveni olmayan yalnız bir kadın Geçmişi tehlikelerle dolu yakışıklı bir adam

Güzelliği tescilli bir mankenin eski bir mahkûmla ne işi olur? Kader sinsi yöntemlerle onları karşılaştırınca, beraberlikleri kaçınılmaz oldu.
Karakterleri farklı olsa da Ayrılık kesin olsa da Bir güç onları bir arada tutmaya kararlıydı!
Kalbi başkası için atan Gamze ihtiyaç duyduğu güven ve sevginin, mavi gözlü bir serseride olacağını nereden bilecekti? Kalbindeki ve bedenindeki her zerrenin ona ait olduğunu anlayamadı.
Ta ki bu özel adamı kaybedeceği ana kadar Ta ki genç adam onun hayatından çıkıp gidinceye kadar Ve arkasından bağıramadı bile! Keşke ona seslenebilseydi! Ve keşke ona diyebilseydi
BENİ BIRAKMA!

YORUM

Beni Bırakma ile sonunda FMA'nın kalemiyle tanışmış oldum. Çok sevilen takip edilen bir yazar olduğunu biliyordum ama kısmet şimdiyeymiş.
Sıralamasına bakmaksızın Beni Bırakma ile başlamamın bir sebebi var, kitabı başkasıyla takas etmem!!! Ancak şunu söylemem gerek; pişman oldum bile ama sözden de dönülmez malesef...
İlk fırsatta kütüphaneme yeniden ekleyeceğim.
Bu kitap türkiş casuslar diye adlandırabileceğim gruptan Akın ve manken Gamze hanım'ın hikayesi.
Akın cezasını çekip cezaevinden çıkan eski bir subay. Aslen devlet adına çok gizli görevlere  giden bir ekibe dahil. 
Gamze'de çok başarılı bir manken, dünyanın 10 güzel kadını arasında yer alıyor. Ama gel gör ki saf, çok saf... Kendisi gibi bir manken olan bir erkeğe aşık ve o da beş para etmez dediklerinden. 
Tabii ki belasını bulmuş ve hapse girmiş. 
 Kendisiyle Gamze'nin onu ziyaret ettiği zaman karşılaşıp söyledikleriyle beraber notunu veriyorsunuz. Gamze kar kış kıyamet derken ve de ağlayarak ceza evinden çıkarken bir deve çarpar, mavi gözlü iri yarı saç sakal karışık Akın'a!!! Kader yollarını bir şekilde kesiştirmiştir artık....

Kitaba minik bir giriş diyeceğim özetten sonra ilk kez okuduğum bir yazar için düşüncelerim şöyle:
Bir erkek yazar, hem de aşk romanı ve de güzel yazıyor. :) :)
Akıcı, kurgusu sağlam, yer ve mekan ayrıntıları oldukça gerçekmiş hissi veriyor. 
Aksiyonlar, tehlikeler, dostluklar güzel anlatılmış. 
Diğer kitaplarını da okuyor olacağım. 
Ancak takıldığım ve hoşlanmadığım bir durum var ki o da Gamze ve Akın'ın cinsellik kokan diyalogları. Kitabın bu kısımlarından hoşlanmadım. 
Abartılıydı. 
İlerleyen kısımlarda ya alıştım ya da bu tarz diyalogların ağırlığı azalarak biraz daha romantikleşti sanırım.
Bu hoşnutsuzluk dışında gayet beğendiğim bir kitap oldu Beni Bırakma, darısı diğer FMA kitaplarının başına diyelim :D :D