Orjinal Adı: My Own Private Hero
Seri Bilgisi: American Heiresses #3
Goodreads Puanı: 3.86
Türkçe Yayın: Ephesus Yayınları
Çevirmen: Gökçe Çiçek
Yorumum
Bir süredir tarihi romans türünde kitap okumak nasip olmadı. O nedenle okumak istediğim ama bir türlü vakit bulamadığım Julianne MacLean'ın - Aşk Gelince kitabına bu hafta başladım ve az önce bitti. Önceki kitaplarını da oldukça uzun zaman önce okumuştum, bir ara yeniden gözden geçirip onlara da ayrıca yorum yazmayı düşünüyorum.
Yazar bir döneme damgasını vuran Amerikalı zengin varislerin İngilizlerle ünvan amaçlı yaptıkları evlilikleri baz aldığı serisinde Wilson kardeşlerin hikayelerini anlatıyor. İlk kitap olan Beni Aşka İnandır'da büyük kardeş Sophia, Aşkın Kollarında'da ortanca olan Clara ve Aşk Gelince'de küçük kardeş Adele'in hikayeleri yer alıyor. Serinin devam kitapları da var ancak onlar henüz yayınlanmadı.
Evet...Aşk Gelince'nin konusu biraz özet geçersem,
Adele kardeşlerin en küçüğü ancak en aklı başında, ailesinin parmakla gösterdiği mükemmel kız. Kız kardeşleri gibi, gözüpek, maceracı, arzu ve isteklerinin peşinden giden değil. Ailesinin onayladığı bir evliliği kendine yeterli gören biri.
Ama içinde bir şeylerin eksikliği yaşıyor. Ailesi fakirlikten bir anda zenginliğe geçerken Adele kendini arada sıkışmış hissediyor ve onca varlığa rağmen kendisini o dünyaya ait hissetmiyor. Bu nedenle bir yandan ailesini mutlu edeceğini, bir yandan İngiltere'de mütevazi bir hayata sahip olacağını düşünüyor. Ünvan sahibi Lord Osulton (Harold)'dan gelen evlilik teklifini bu nedenle kabul ediyor. Ancak gemide fidye için kaçırılıyor.
Burda devreye Harold'un kuzeni olan Damien devreye giriyor.
Bu tarz romanlardaki karakterlerden hiçbir eksiği yok Damien'in. Çapkın, hovarda, yakışıklı, cesur ve parasız :D :D :D
Damien Adele'i kuzeni istediği için kurtarmaya gider ve tata-ta-tam, Adele'e deyim yerindeyse vurulur ancak Damien için ne kadar hovarda desekte özünde onurlu bir adam. Kuzeninin nişanlısına yan bakmamak için o kadar çabalıyor ki. Adele'de istediği hayatın tam zıttını yaşayan bir adama çekilmekten çok rahatsız.
Adele ve Damien, Harold'u üzmemek adına, (yalnız şunu demem lazım, Harold kesinlikle odunun teki, okuyunca anlarsınız)onurlu davranmak adına kendilerini hep geri çekiyor.
Konusu kısaca böyle...
Okuduğum tarihi romanslar arasında en iyisi değildi belki ama yine de güzeldi. Karakterlerini sevdim. Özellikle Adele çıtkırıldım kızlardan değil, her ne kadar kafası karışık gibi görünse de aslında oldukça güçlü karakter.
Damien de öyle çok aşırı burnu kafdağında tiplerden değil.
Damien de öyle çok aşırı burnu kafdağında tiplerden değil.
Konu olarak bilindik olmasına rağmen sıkmayan, anlatımı sade ve rahat okunabilirliğe sahip, güzel bir kitaptı bence.
Umarım Ephesus Yayınları serinin 4. kitabı için bizi çok bekletmez.
Umarım Ephesus Yayınları serinin 4. kitabı için bizi çok bekletmez.
Değerlendirmem
3,5 - Nerdeyse ortalamanın oldukça üstündeydi, keyif aldım
Şu aşk denen şey,
gerçekten bunca zahmete değer mi?
Adele Wilson için bu sorunun cevabı gayet açıktı: Elbette hayır! Kız kardeşlerinin, hayallerini süsleyen kocaları bulmak için sürüsüyle skandal ve gönül yarasına katlandıklarına şahit olmuştu. Londra civarındaki onca balo da cabası. Kendisine talip olan ilk İngiliz lordunu kabul etmesinin nedeni buydu işte. Ayrıca, onunla neden evlenmeyecekti ki? Müstakbel eşi nazik biriydi, dürüsttü ve kesinlikle gereğinden fazla duygusal değildi. Ondan daha delişmen, daha uzun boylu, daha gizemli olan kuzeninin, yani Alcester Baronu Damien Renshawun tam aksiydi.
Damien, kuzeninin nişanlısını baştan çıkarmaya çalışacak türden bir adam olsaydı, Adelein onu görmezden gelmesi çok daha kolay olurdu. Ancak Damien apaçık bir şekilde Adelee karşı koymaya çalışıyor ve aniden gelişen bu usturuplu davranışları, son derece edepli bir mizacı olan genç kızı daha da kışkırtıyordu. Aslına bakılırsa Damien, Adelein atak, neşeli ve ateşli bir yanını ortaya çıkarıyor gibiydi.
Görünüşe göre kader, Adelee tam da o aşk denen şeyin ne demek olduğunu öğretmek üzere ağlarını örmeye başlamıştı
* * *
Damien, Hiç yanlış olduğunu bildiğin bir şey yaptın mı? diye sordu.
Adele bu soruyu dikkatlice düşündü. Pek sayılmaz. Hatalarım olmuştur, elbette. Herkesin olur.
Hiç yanlış bir şey yapmak istedin mi?
Adelein aklına, hatıralarındaki kırmızı baton şekerin görüntüsü üşüştü. Dokuz ya da on yaşlarındayken, Wisconsindeki dükkânlardan birinde bu şekerlerden görmüştü, fakat o zamanlar hiç parası yoktu.
Çocukken bir şey çalmak istemiştim, dedi. Bir baton şeker.
Ama çalmadın.
Adele başını iki yana salladı. Hayır, çalmadım.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder