HAKAN YAMAN - ÖZGEÇMİŞ
Hakan Yaman, 1963 yılında İstanbul'da doğdu. 1988'de Marmara Üniversitesi, Yabancı Diller - İngilizce bölümünü bitirdi. 1985 – 1990 yılları arasında henüz yayımlanmamış öyküler yazdı. 2000 yılında başlayıp altı yılda bitirdiği ilk romanı İsrafil'in Kanatları, 2007 yılında yayımlandı. Bir yıl sonra çıkan Fotoğraftaki Kadın adlı romanıyla 2009 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandı. 19. yüzyılda İzmir'in levanten dünyasında geçen bir aşk ve ihanet öyküsünü kaleme aldığı Güz Kokulu Günahlar, 2011’de yayımlandı. Bir romancının itiraflarıyla şekillenen yeni romanı Romancı, Mart 2014'de çıktı
ROMANLARI
Romancı
İntihar öncesi, kısa bir veda notu yazmak âdettendir; bense arkamda koca bir roman bırakıyorum. Ölümü neden seçtiğimi birkaç satırda anlatmayı beceremediğim için değil, giderken bile hâlâ anlatacak çok şeyim olduğu için yapıyorum bunu.
Önceki romanlarımı okumadıysan da olur, ama bunu mutlaka oku, olur mu sevgili okur? Bu romanda ilk kez gerçekleri anlatıyorum sana, ilk kez yalan söylemiyorum. Zaten sen de kurgudan çok gerçek yaşam öykülerini seversin, bilirim. Dehşetle okuduğun felaketlerin kendi başına gelmeyişinden duyduğun gizli hazzı kendine saklar, sonra içinden sessiz dualar edersin. Yine aynısını yap, yap ama senden küçük bir ricam var. Bu romanı eline her aldığında Naz’ı, Zahide’yi ve onların uzak, renkli hayallerini hatırlamanı istiyorum senden; beni hiç hatırlamasan da olur. Hatta unut beni, unut, sevgili okur?
Ön Okuma için tık tık
Güz Kokulu Günahlar
19. yüzyılda, İzmir’in Levanten hayatında iz bırakan bir aşk ve ihanet öyküsü…
Hakan Yaman yeni romanı Güz Kokulu Günahlar’da, okuru 1870’lerin İzmir’ine, bir grup İtalyan kökenli Levanten’in çıktığı sıra dışı yolculuğa ve bir günlüğün sayfaları arasına götürüyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş belirtilerinin çok uzağındaki bu insanların aşk, kıskançlık, ihanet ve intikam duygularıyla dolu serüvenleri, Ege dekorunda geçen bir İtalyan operası gibi etkileyici bir üslup ve muhteşem bir kurguyla anlatılıyor.
“Tanrım! Arkasından kim bilir neler söylemişlerdi bu rezaleti duyan düşmanları. Sen öyle kurumla dolaş bakalım dünyaları ben yarattım diye Alfredo Vitelli, demişlerdi içlerinden.
Karını, en yakın dostun...
Aman Tanrım bu olamaz.
Rüya bu, kâbus…
Evet, bir kâbus bu…
Bu düşünceler beni boğacak. Kaç kişi biliyor acaba bu rezaleti? Kaç kişi?”
Yedi kutsal kilise, üç günahkâr insan ve bir kararsız kurşun…
Roman Özeti
“Güz Kokulu Günahlar” 19. Yüzyılda İzmir’in Levanten dünyasında geçen bir aşk ve ihanet öyküsü.
İzmir’in ünlü İtalyan kökenli Levanten ailelerinden birinin üyesi olan Alfredo Vitelli ile karısı İsabella dostlarıyla (bir Fransız arkeolog, yardımcısı, Alfredo’nun ortağı Lorenzo Canto ve karısı Veronica, İsabella’nın en yakın dostu Beatrice ile kocası Antonio, Nicolo Paradisi ve Fransız kız arkadaşı Josephine, şair Luca ile İspanyol sevgilisi Gabriella ve peder Francesco d’Antonio Fornetti) birlikte İncil’in Vahiy Kitabı’nda adı geçen Yedi Kiliselere bir gezi düzenlerler.
Fotoğraftaki Kadın
Fotoğraftaki Kadın, uzak ama tutkulu bir aşkın romanı. Tesadüfen fotoğrafını çektiği kadına âşık olan Suphi’nin şehrin loş sokaklarında sabırla fotoğraftaki sevgilisini arayışının, içinde özenle sakladığı umudun yitip gitmemesi için çabalayışının hikâyesi.
"Sürekli ağlıyordum odamda. O zamana kadar hiç ağlamadığım kadar. Yıllarca biriktirdiklerimi bir seferde ağlıyor gibi… Sağanak olmuştu hüzünlerim, içime içime yağıyordu. Ve sanki bu dünyada sadece ben ağlıyordum. Bu işte de yalnız kalmıştım sanki. Herkes ağlasın istiyordum. O soğuk karanlık gecelerde yalnız başıma pencerenin önüne geçip yaşlı gözlerle yağmuru beklerken benimle birlikte etrafımdaki tüm insanlar ve cansız öteberi de ağlasın istiyordum. Keşke ılık bir yağmur yağsa, siyah sokaklara, tozlu çatılara, kaldırımlara, sokak lambalarına ılık bir sonbahar yağmuru yağsa diyordum içimden keşke… Keşke sokak lambaları bile ağlasa…"
Roman Özet
Suphi amatör fotoğrafçıdır. Günün birinde tesadüfen fotoğrafını çektiği bir kadına âşık olur. Ancak fotoğrafı çektikten hemen sonra kadını gözden kaybeder. Fotoğraftaki Kadın kalabalığa karışıp kaybolmuştur.
“Fotoğraftaki Kadın”, romanın kahramanı Suphi’nin İstanbul’un dört bir yanında ‘foto sevgilisi’ni arayışının öyküsüdür. Suphi bir yandan kadını ararken bir yandan da şehrin ortasında define bulup zengin olma hayali peşinde koşan Şahbender dayısıyla uğraşır.
Devamı için tık tık
İsrafil'in Kanatları
"Ondan sonra vaki oldu ki, Kalem'e yaz dedi. Ve O'nun Kalem'i bunları anlaşılmaz yazdı. İnananlara ant olsun ki yerde ve gökte gizli olan ne varsa buraya yazıldı."
Kuzguncuk... Dillerin, dinlerin ve insanların sevgiyle bir arada yaşayabildiği 1950'ler... Kayıp bir kitabın izini süren Raffi, David, Teodor ve Ömer... Uzun geceler, ucuz şarap ve felsefe sohbetleri...
Ve, başka ama yine bize ait zamanlar... Sırp köle Miloş'un Osmanlı'ya vezir olduğu günler... Fransız seyyahlar, büyücü paşalar, din adamları...
Acaba bütün sırlar bir kitaba gizlenmiş olabilir mi? Tanrı'nın kâinata yayılan ve belki de hâlâ kulaklarımızda çınlayıp da bizim anlayamadığımız, o en eski dille yazılmış kayıp bir kitap...
Roman Özet
Roman, Ömer’in lise yıllarında yazdığı bir kompozisyonla başlar. Kompozisyon, Ömer’in dedesinden dinlediği esrarengiz bir romanla ilgilidir. Buradan sonra olaylar iki ayrı tarihi düzlemde gelişir.
Paralel anlatının bir bölümü 1950’lerde, Boğaz’daki küçük semtlerden biri olan Kuzguncuk’ta, diğeri, on dokuzuncu yüzyılda, Sultan I. Mahmud devrinde geçer.
David, Ömer, Raffi ve Teodor üniversitede felsefe bölümünde okuyan dört arkadaştır. Farklı inançlara sahip bu dört gençten David Musevi, Raffi Ermeni, Teodor Rum kökenlidir. Ömer tanrıtanımazsa da anlatıda Müslümanlığı temsil eder.
devamı için tık tık
ve Çekiliş....
Blog ve facebook sayfamızdaki çekilişimize katılarak şansınızı arttırabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder