5 Aralık 2013 Perşembe

RKBT 10.TUR || Fikret Topallı - Baba, Dışarıda Bir Melek Var! || Kitapperest Dünya'mın Seçimi


Bugün gündüzden yorumumu yapmıştım, şimdi de okuduğum öykülerden beni tırstırma kabiliyeti yüksek olanı seçtim. Yatak odamdaki büyük boy aynanın karanlıktaki görüntüsü çoook etkili oldu. :D


Bloody Mary / Kanlı Mary

“Bloody Mary” (Kanlı Mary) belki de dünya üzerinde en çok bilinen, en fazla anlatılan ve korkutan şehir efsanesidir. İngiltere kökenli bu efsanenin geçmişi çok eski yıllara dayanmakla birlikte, özellikle kız çocuklarının gece toplantılarında birbirlerine anlatmaları ile 20. yüzyılın başlarında yaygınlaşmıştır. İngiltere’den daha çok Amerikan kültürüne adapte olan bu efsanenin de tıpkı benzerleri gibi değişik versiyonları bulunur. Pek çok korku filminde bu efsanenin çeşitli yorumları etkileyici bir biçimde kullanılmış, izleyicilerin korkması sağlanmıştır. Bu şehir efsanesinin en yaygın biçimde anlatılan hikâyesi şöyledir:
Bir kasabada aynı okula giden 15 yaşlarında dört kız arkadaş gece yatısına kalmak için Amy’nin evinde buluştular. Amy’nin ailesi kızlar rahat etsin diye o gece bir yakınlarına gitmişti. Kızlar bol bol konuştular, gülüştüler, bir şeyler atıştırıp, yüksek sesli müzik eşliğinde dans edip eğlendiler. Artık saat gece yarısını geçmiş, kızlar yorulmuşlardı. İçlerinden biri “Uykum kaçtı ama hiçbir şey yapacak halim de yok,” dedi. Amy yanıtladı: “Benim de... Baksanıza, birbirimize hikâyeler anlatalım mı? Birazcık korkunç şeyler!”
Bu teklif hoşlarına gitmişti, “Evet! Harika olur!” dedi biri. Bir diğeri, “Ama ben bilmiyorum böyle hikâyeler...” diye karşılık verdi. Ev sahibi olarak önderliği almak yine Amy’ye düşmüştü. “Bende çok güzel bir hikâye var. Ama çok korkunç. Yeni öğrendim. Anlatayım mı?” Kızlar aslında ürkmüşlerdi ama belli etmemeye çalışarak kıkırdadılar: “Anlat canım, ne olacak?”
Amy’nin hikâyesi şöyleydi:
“Bundan 200 yıl önce buralarda Mary Worth adında bir yaşlı kadın varmış. Kasabadan uzakta, korudaki bir kulübede yaşıyormuş tek başına. Büyücülük yaptığı söyleniyormuş. Kasabanın yeni papazı kadından hiç hoşlanmıyormuş; kilisedeki bütün vaazlarında büyücülüğün günah olduğunu, büyücülerin inananları cehenneme yönlendirdiğini, bu yüzden yok edilmeleri gerektiğini anlatmaya başlamış. Sonra kadının adını da vermeye başlamış. Mary Worth’un bir cadı olduğunu, uğursuz varlığı ve kötü büyüleriyle herkese zarar vereceğini söylüyormuş. İşte papaz insanların aklını böyle çelmiş. Çok etkilenen birkaç kişi bu sorunu halletmek için Mary cadısını ortadan kaldırmak gerektiğini yaymaya başlamış ve kısa bir sürede onlarca kızgın adam bir araya gelerek Mary’nin kulübesine bir baskın düzenlemişler.
Evde yakaladıkları yaşlı kadını tartaklayıp döverek kasabanın meydanına getirmişler; alelacele meydana dikilen bir kazığa bağlayarak çeşitli işkenceler yapmaya başlamışlar. Bıçaklarla kadının yüzünde ve vücudunun çeşitli yerlerinde kesikler açmışlar; bu arada bazıları da ayaklarının dibine odun yığmaya başlamış. Çünkü papaz cadıların ancak yakılarak öldürüleceğini söylemiş. Yaşlı kadın kanlar içerisinde haykırıyor ve kalabalığa lanetler savuruyormuş: “Bu kasabayı lanetliyorum. En büyük lanet üzerinizde olacak; yüzyıllar geçse bile torunlarınız lanetimden kurtulamayacak! Adımı andığınızda aynalardan çıkıp geri geleceğim!”
Kasaba halkı kanlar içindeki kadının dehşet verici sözlerinden etkilenmiş, ancak lincin elebaşları işi daha fazla uzatmamak için odunları ateşe vermiş; Mary Worth acılar içinde kıvranarak ölmüş. Daha sonra anlatılanlara göre kasabada hava karardıktan sonra, içinde ışık olmayan bir odada aynaya dönüp beş defa “Kanlı Mary” denilince Mary Worth’un suratı aynada belirirmiş ve… Sonrasını hiç kimse bilemiyor!”
Amy hikâyesini bitirdiğinde kızlara baktı. Hiçbirinden ses gelmiyordu; korkudan birbirlerine daha fazla sokulmuşlardı. Amy memnundu, amacına ulaşmış, kızları korkutmuştu. Aslında kendi de biraz ürkmüştü anlatırken ama kızlarla dalga geçmek çok daha eğlenceliydi. “Eee? Ne diye sustunuz? Korktunuz mu yoksa?” dedi gülerek. Bir tanesi “Çok korkunçtu! Daha önce hiç duymamıştım,” dedi. Diğerleri de onayladılar. Amy yine güldü; “Çok aptalsınız! Hikâye bu, sizi korkutmak için anlattım; gerçekten denesek ne olacak ki?”
Hiçbiri gönüllü olmadı doğal olarak. “Sizi gidi bebeler! Biriniz bile banyoya gidip bunu deneyemez mi?” Hepsi kafasını olumsuz biçimde salladı “Amy, hayır...”; “Sakın böyle bir şeye kalkışma!” Ama Amy kızları korkutmanın verdiği özgüven ve gururla daha da üstün görünmeyi amaçlıyordu. “İşte bakın, ben yapacağım, siz kapının önünde bekleyin.”
Sözünü bitirir bitirmez banyoya koştu, ışığı yakmadı. Diğer kızlar aslında korkmakla aptallık ettiklerini düşünüyorlardı ama öte yandan Amy’nin cesaretine ve ataklığına şaşırmışlardı. Hepsi kapının önüne toplandı. Amy “Hazırsanız başlıyorum,” dedi ve kızlar Amy’nin beş kere arka arkaya “Kanlı Mary” dediğini duydular. Ardından sessizlik. Banyodan hiçbir ses gelmiyordu. Birkaç dakika geçtikten sonra “Haydi Amy, çık artık!” diye seslendiler. Yine yanıt yoktu. “Şakanın zamanı değil... Yeterince korkuttun bizi!” Yine ses gelmeyince kapıyı açıp, ışığı yaktılar: Amy gözleri fal taşı gibi açılmış, kanı çekilmiş, bembeyaz yüzünde bir dehşet ifadesiyle aynaya bakıyor, hiç konuşmuyordu. Yumrukları sıkılıydı. Koluna girerek dışarı çıkarttılar. Amy bu olaydan sonra hiç kimseyle, tek bir kelime bile konuşamadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder