TANITIM
Yirmi sekiz yaşında, yaşamını alt üst eden bir haber alan mutsuz bir adam… Ölmeye hazırlanan, adım adım ölüme yürüyen…
Eşi Ece ve oğlu Ege ile ilişkileri, zamansız bu gidişin gölgesinde yeni bir boyuta saparken, yazar, bize modern, şehirli insanın yalnızlıklarından, dertlerinden ve yaşama tutunma konusundaki ısrarsız tutumlarından bir panorama sunuyor.
Bir adamın zihninde, bu ani gelen ölüm gerçeğini kavramasını okurken, hem kişilik ve insanlar üzerine derin bir keşfe çıkıyor, hem de orantısız, büyük ama gerçek bir aşkın peşinden hayranlıkla bakıyoruz romanın planı içinde. Karakterlerin gerçekliği, anlatımdaki samimi ton ve insanın ruhuna dokunan derin cümlelerle süslü olan roman, aşk duyularınıza zarif bir dokunuşla temas ederek sizi başka bir düşünce âlemine ulaştıracak.
YORUM
İlker Balkan'ın ilk okuduğum kitabı Umut, Kadın, Kristal Gül oldu. Tur kapsamında yenilenmiş olarak 2.baskısını okumak nasipmiş... :D
28 yaşında adını bile bilmezken bir eş ve bir baba olduğunu bildiğimiz genç bir adamın hayatının son demlerine şahit oluyoruz. Hakkında çok fazla bir şey bilmiyoruz, kendini öyle bir kozaya sarmış, sevdiklerinden, dostlarından ve ailesinden soyutlamış. Kendi iç dünyasındaki çalkantıların şiddetli olmasından kaynaklanmış olabileceğini düşünüyorum. Öyle kafası karışık ki ne istediğini bilemez halde kendini gitmelere zorluyor, bir yandan da anlık olarak yaşadığı mutluluğa sarılıp kalmak istiyor. Adsız kahramanımız gerçekten de zor biri. Böylesine karmaşık bir karakteri yazmak konusunda İlker Bey'i tebrik ediyorum.
Kahramanımıza ben Engin adını vermek istiyorum, hiç bir sebebi yok. Sadece Eşi Ece, oğlu Ege onlara yakın bir isim olsun diye...
Engin hakkında dediğim gibi pek birşey bilmiyoruz, eşiyle de arası açık, kimbilir neden?
Birde ölüm denen çaresiz illet yakasına yapışmış. Kimse ölümü yakıştıramaz değil mi özellikle de kendisine.
Bende öyle bir intiba bıraktı ki Engin, sanki ölmek onun için sorun değil, zaten içsel bunalımları derin derin yaşarken ruhen ölü gibi. Madden sıkıntısız, iyi kazanan ancak bir türlü içini dolduramış, ne eş ne de çocuk ilaç olmuş boşluğuna. Ancak öleceğini öğrendiğinde yine koştuğu eşi oluyor. O kadar sıkıntılı ki onunla birlikteyken bile ruhen fersah fersah uzaklaşıyor.
Yazarımız hep gitmek isteyen Engin'e öyle bir son kurguluyor ki cidden üzüldüm. Ölüm illaki var başında yazılmış kaderine. Ama tam da kalmak istediği bir anda, hiç beklenmedik bir zaman ve anda.
Fazla uzun olmasa da ağırlığı olan bir kitap olduğunu düşünüyorum. Anlatımın da biraz daha sade, tümcelerin biraz daha kısa olmasını tercih ederdim. Ancak yine de kendini okutan ve merak ettiren bir yönünün olduğunu da belirtmeliyim.
Engin'in kim olduğunu, hastalığının ne olduğunu, eşiyle neden arasının bozuk olduğunu da öğrenmek isterdim.
Unutmadan, bir de İlker Bey'i bir kez daha tebrik etmek istiyorum, böyle bir karakteri yazmak cidden meşakkatli bir şey olsa gerek. Bir insanın iç dünyanın bu derece ayrıntılı anlatımı, yaşadığı buhranı bu derece hissettirmesi takdire şayan bir durum bence diyorum.
Ayrıca yazarımıza turumuza olan katkılarından dolayı da çok teşekkürler...
Hoşçakalın, sevgiyle kalın....
Çiğdem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder