26 Ekim 2013 Cumartesi

RKBT 3. Gün II James Bowen - Bob'un Dünyası II Yorum




Turumuzun 3. ve son gününde bloguma hoşgeldiniz,
 son günde kitap yorumumla sizlerleyim.

Sokak Kedisi Bob ve Bob’un Dünyası kitapları peşpeşe okundu ve bitti. 
Bilmeyenler için, uyuşturucu bağımlısı olan ancak bağımlılığından kurtulmak isteyen James Bowen ve günün birinde yollarının kesiştiği bir sarman olan Bob’la olan hikayeleri.
 Gerçek bir yaşam öyküsü.
Sanırım benim ilgimi de bu çekti, gerçek bir yaşam hikayesi olması. Dibe batmışken küçük bir umut ışığına ki bu Bob oluyor :D sıkıca bağlanması, onunla birlikte iyi kötü hayatta kalma savaşı vermesi.
Sokak Kedisi Bob ilk kitap, Bob’un Dünyası ise devam kitabı. İlk kitapta kaldığı yerden anlatmaya devam ediyor James Bowen. 
Bob’la beraber yaşadıkları hayatı, kaygıları, paylaştıkları güzellikleri, hastalıkları… kısacası tüm hayatlarını.

Okudukça James için Bob’un neler ifade ettiğini, insan ve hayvan dostluğunun boyutlarının ne kadar uçsuz bucaksız olduğunu görüyorsunuz. 
Bazen James mi Bob’un sahibi, yoksa Bob mu James’in sahibi belli olmuyor, ikisi de birbirlerini o kadar sahiplenmiş ve birbirlerini o kadar iyi anlıyorlar ki bu hissi yazıyla birlikte okuyucuya çok iyi hissettiriyor.
Bu durum çoğu insana garip gelebilir ama cidden anlıyorum, şöyle bir örnek vereyim:
Ben 11-12 yaşlarımdayken mahallemizin bir kedisi vardı, yavruladı. Anne kediye zaten ben bakıyordum elimden geldiğince. Yavrularından biri de -sarılı beyazlı şirin bir şeydi- sanırım beni seçmişti. Diğerleri yanaşmıyordu. Bu kedicik her sabah penceremin önünde tünüyor, ben uyandığımda kafasıyla pencereye vuruyordu. Camı açıp onunla ilgilenmemi istiyordu yani. İşte böyle hayvan deyip geçmemek lazım, onlarında insanlar gibi olmasa da farklı bir hissiyatları mevcut. 
O yüzden Bob’un James’i sahiplenmesi, onu bu kadar anlayıp kollamaya çalışmasını anlıyorum. 
Unutmadan James’in hikayesini anlatırken “zavallı ben” modunda değilde, “evet, hata yaptım, ama bunda kimsenin suçu yok, herşey benim seçimimdi, şimdi geriye değil ileriye bakıyorum” tarzı da çok hoşuma gitti. 
Kitaba tekrardan dönersek, 
Orijinal kapağıyla, sevimli kuşe iç kapağı ve bölümlerdeki çizgi resimlerle oldukça özenli hazırlandığı görülüyor.
Anlatım son derece akıcı, çeviri gayet iyi, sayfalar birbiri ardına gidiyor, bir bakmışsınız bitmiş :(

Özetle; 
kimi zaman keyifle, kimi zaman duygusallıkla okuyacağınız gerçek bir yaşam öyküsü, kayboluşa, umuda, sadakat ve fedakarlığa ilişkin dersler alabileceğiniz güzel bir kitap. Okumadıysanız mutlaka tavsiye ederim.

***
Yalnız bir şey çok açıktı. Bu fırsatı kaçıramayacak kadar çok yol almıştık. Şansımızı kullanırsak, sokaktaki hayatımız belki, yalnızca belki, son bulmaya doğru bir adım atmış olurdu. O yeni sayfa, bizim için açılabilirdi. Son bir derin nefes almadan önce Bob’un ensesini okşayarak, “Haydi Bob,” dedim. “Artık geri dönmek yok.”
***


değerlendirmem,

5-Tek kelimeyle mükemmeldi


Turumuzun son gününde bu güzel kitabı yayınlayarak okumamızı sağlaması ve desteklerinden dolayı
Yabancı Yayınları'na teşekkür etmek istiyorum.
Ayrıca çekilişimize katılmak isteyenler için tık,tık

Hoşçakalın, sevgiyle kalın...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder